DONANMA MECMUASI 16 / Haziran.1911

DONANMA MECMUASI 16  –  Haziran.1911

 ZATI ŞAHANENİN SELANİKDE KARAYA CIKIP DAİREYİ HÜKÜMETE TEŞRİFLERİ.

PADİŞAHIN SEYAHATİ VE ÖVÜNÇ HİSSİ

     Osmanlı tarihinin 1327 senesine ait sayfanın kritiği kayıt edeceği muazzam hadisat meyanında emin olmalıyız ki sevgili ve büyük padişahımızın Rumeli seyahati en ön safı işgal edecektir. 

     Osmanlı padişahları bir zamanlar saf harbin önünde yalın kılıç giderken vakit gelmiş ki muti ve sadık tebaalarından uzak kalmışlar.  Aralarında tesisi icap eden muvâneset tabiye tamamen zail olacak bir raddeyi bulmuş:  Milletler için bu muvâneset tabiyenin zavallı her zaman en küçük bir vakanın hudûsi esnasında bile kendini gösterir.  Millet hükümdarıyla ünsiyet ve ülfet etmeyince aralarında tarihin sahifeleri arasına kayıt etmeğe unutmadığı bigânelikler hasıl olur.  Millet babasının iltifat ve letafetinden cüda kalınca cesaret ve metanetinde oldukça derin bir tezelzül mahsus olur. İşte sevgili padişahımızın şu son seyahati münasebetiyle sevgili tebaasının muti mevcudiyetlerinde ika ettiği tesirat mülhemane bu cihetlerden tetkik edilmek icap eder. 

     Avrupa hükümdaranının her sene siyaseten oynadıkları rol bu gibi tesirat tabiyeye ihsar eder.  Onlar hükümdaranın halk üzerinde ne kadar müsavat bir tesir ika edeceğini bildikleri cihetle ülkelerinde mutlak bir seyahate çıkarlar.  Bu seyahatten avdetten sonra efrat milletin kalbinde intibaı mümted, cesaret ve metanet elham eden bir tesiri şifa bahş terk ederler.

     Bu gün Rumeli ahalisinin seyahati padişahın nasıl telakki ettiklerini, orada iken üç gün zarfında hasıl olan inkılâp ruhunu tetkik etsek böyle anı bir tahavvülün başka hiçbir vasıta ile vücuda gelemeyeceğini vazihen anlarız.  Biz eminiz ki büyük padişahlarının simayı mübareklerini görmekle müşerref olan Rumeli ahalisinin beyinlerinde bir saniye zarfında, bir simayı münevver husule gelmiş kalplerinde Osmanlılığa karşı ihlal edilemeyecek derecede kavi ve şedit olan merbutiyyet ve inhimakı bütün büyüklüğüyle bir daha his etmişlerdir. 

     Sevgili padişahımızın seyahat hümayunlarında istihsal edilen hakayık mesudeden biri de millet muazzamayı Osmaniyenin dereceyi hamiyet ve sahavetleridir.  Büyük Barbaros Hayrettin maharet ve şecaatıyla bahri sefid havzasının sahipkeran ve hakimi mutlakı olan Osmanlıların mevcudiyetlerinde her zaman büyük bir donanmaya sahip olmak emeli mukaddesi vardır.

Sayfa: 1442

     Vatanın müdafaası için fedayı can amade olan bu şanlı Osmanlılık bu emel mukaddesin bu gayeyi muazzamın husulü için çalışıyor.  Mazisinin yüksek bir şahikayı azimete benzeyen ulviyet ve muhabbeti karşısında mahcup olmamak istiyor.  Bu onun en sarih bir hakkı ve en mecburi bir vazifesidir.

     İşte donanmayı Osmanî muaveneti milliye cemiyeti bu hususta Osmanlıların pişvayı hamiyeti oluyor.  Hiçbir memlekette gösterilemeyen bir azim vatanperverane ile Osmanlı kalplerinde senelerden beri yaşayan; tenemmü eden amalin münebbihi vazifesini ifa ediyor.  Sevgili padişahımız, geçen sene Rumeli ye seyahat buyursaydı rakip olacağı gemi Mesudiye zırhlısı olacak idi.  O vakit pek nasiyesinin mükâfat sayii olan parasıyla alınmış ve büyük muazzam bir padişahın rekubına layık zırhlımız yok idi.  Fakat şimdi milletin her gün bir birine inzimam eden hamiyet ve Faaliyeti sayesinde temlik ettiğimiz iki büyük zırhlımız ve birkaç torpidomuz, nakliye sefainimiz var.  Osmanlı milletinin göz bebeği mesabesinde olan bu gemiler son seyahat münasebetiyle bir Osmanlı padişahının mevki Bülent ve azametini gözlerimizden meserret yaşları akıtacak derecede bize isbat ve izhar etti.  Zaten büyük padişahımız milletin mahsul sayi ve hamiyeti olan bir zırhlıya rakib olmakla müfteharim buyurmuşlardı.  İşte bu söz, sadeliğini içinde büyük bir hakikat saklayan bu birkaç kelime bir milletin en büyük, unutulamayacak derecede büyük bir mükâfatı bir mükâfat faaliyet ve ittihadıdır.

     Donanma Osmanî muaveneti milliye cemiyeti de bu vatanın evladıdır.  Onun içindir ki son seyahat padişahı münasebetiyle bütün bir Kulübün his ettiği meserrete bütün kuvvet kalbiyle iştirak eder.  Bu iştirak dan diğer bir iftihar vardır ki millete semereyi sayiini göstermesidir.  Cenabı padişah ulviyet penah cemiyetimiz heyeti idare reisi Şefik beye bezl iltifat fevkalade buyurmuşlardır ki, bütün cemiyete bütün millete ait olan bu iltifat;  Ayrıca bir hisseyi mefharettir.

     Meşhed mualli Hüdavendigarda kılınan Cuma namazı ki( imtica bir namaz ) olmak üzere bütün cihan İslami vayemend ibtihac eylemiştir.  Yemen fariza, bir kat dua ile birleşerek bu mülk ve millete hayırlar bağış edecektir.  Bu da ayrıca vesileyi server cemiyettir.

     İşte onun içindir ki donanma Osmanî muaveneti milliye cemiyeti bu nüshasını seyahat şahane hatıratına hasreyliyor.  Bir taraftan meşhed mualli Hüdavendiğarda selatı cumanın edası gibi bir vakayı azime dolayısıyla tarih Osmaniye’nin en şanlı vakayından olan Kosova meydan muharebesi kâffeyi vesaikiyle yazılmış, seyahat şahane tafsilatının en mühim noktaları ceraid yevmiyenin sel har ve şanı arasından kurtarılarak ihlafa yadigâr edilmiştir.  Selanik, Kosova, Manastır vilayetleri hakkında ayrıca malumat verilmiş seyahat şahaneye ait olarak vilayet şubeleri tarafından metvard ve mehuz resimler ayrıca bu nüshayı mahsusa ya renk vermiştir.   – donanma mecmuası –

Sayfa: 1443

SULTAN MURAT DEVRİ

     Kosova kahraman kamkarinin zaman saltanatı kendi hevn mübarek şehadetiyle hemrütpezir ulviyet olduğu gibi ıslahat idareyi namına nice himmet mücahidane ile tevsik olunmuştur.  Handan Osmaniye izafetle <<aşireti mübeşşireyi sultan>> dan bulunan Murat ali nihad, cenabı Orhanın bıraktığını tekmil ve kitap fütuhatı Rumeli gazevatı ile tezyil eylemiştir.  Bizans imparatorluğunu pek mahdut ve zik bir daireyi inkıraz dahilinde bırakan bu fütuhat, Osman gazinin

İstanbul’u aç Gülizar yap

Hata benek ihlaf zi şerefi nezdindeki mergubiyetine delil fiali ve fahr averdir.  Sultan Murat – ki mazhariyet maneviye sinin eseri bahterini

 ZATI HAZRET PADİŞAHIN SELANİK RIHTIMINDAKİ TAKI ZAFERDEN MÜRÛRU

olarak seyahat ahire padişahı münasebetiyle de nam mübareği dillerde dairdir. – 1726 sene hicriyesinde mahdut arayı imkan olmuşlar ve 1761 tarihinde fer ve tab hüdada dini şark ve garba salmağa başlayan saltanat Osmaniye erikesine şeref vermişlerdir.  Sultan Murat 31 sene süren zaman saltanatında bakaya Selçukiyeden Karasi, Germiyan ve Hamid ili vilayetlerini zabt ve teshir ile devlet Osmaniyenin ruhu olan Anadolu da kökleşmek nazariyesini takip ve diğer taraftan Rumeli’nin hudut tabiiyesine kadar ilerlemek suretini tasvip eylemiştir.  Hatta buna hamil olunabilir ki, zamanın azam ukalası

sayfa: 1444

arasında pek mümtaz bir mevkide bulunan Cenap Fatih İşkodradan öteye sevki semend celadet etmemiş idi.

     Sultan Murat – 31 sene zarfında otuz yedi gazada bulunmuştur ki o an istirahatının derecesi tefekkür edilsin.  Anadolu da, Ankara da (ahiler) in isyanı, ber mutat Karaman beyinin tagayyanı, mateessüf hükümeti islamiyeye târi olan zayıf ahlak ve beliyye ester kab hesabiyle şeceren tıbben Osmaniye’yi yıkmak hayali hamiyle uğraşan bu beyin – Cendereli – kara Halil merhumun dediği gibi – husemayı ıslama nev amaten ihanet olan hareketi sultan Muradı; iksayı emeli olan Rumeli fetva hattından bir müddetçik alıkoymuş ise de Karaman ordusunun üç hafta zarfında

 KUMANDAN AKDESSİMİZİN KIŞLAYA TEŞRİF ŞAHANELERİ.

perişan, Ankara kalesinin giriftar iyâdeyi Osmaniye’n olması üzerine Hüdavendigar kâm kar Rumelilerine döndü.

     Bu makalede iltizam ihtisar edilmeseydi, Remellerindeki şanlı fütuhatın tafsilatıyla iftihar ederdik.  Yalnız şurasını söyleyelim ki zaman Hüdavendigara Keşan, Çorlu, Burgaz, Dimetoka, Filibe, yeni ve eski Zağaralar, Edirne, Yenice, Kızılağaç, Yanyalı, İhtiman, Semako, Karinabad, Hayrabolu, Sevzebolu, Aydos, Pınarhisar, Kırık kilise, İstanbul imparatorluğunca pek ehemmiyetli tutulan Vize, Selanik ve mülhakatı, Sofya, Köstendil, Peravadi,

Sayfa: 1445

 Şumnu, Silistire, Niğbolu, Tırnova, Niş, Kala, Kasabat ve Tevabi zapt olunduktan maada Semend gaziyan, Manastır, Köprülü, Eştab ve civarına kadar erişti.  Zamanında bir kere daha ehli salib hücumu vuku bulmuş, fakat neticede (Sırpsındığı) namıyla halen dillerde destan olan muzafferiyet azamayı, yüz binlerle neşvedar ve mağrur mesti nümun ehli salibe mukabil fakat on bin askerle hacı ilbeyi temin etmişti.

Kosova meydan muharebesi

     (791) senesi baharı idi.  Sırp kralı Lazar, çoktan nakız ahd etmiş, Bulgar kralı ona uyarak baş kaldırmış fakat Seyit hüdavendiğardan korkarak çekilirken Timurtaş paşa Bosna kralına mağlup olmuş, düşman ikinci bir ehli salib ile Bulgaristan’ı kamilen kabzayı teshire geçiren Osmanlılık üzerine yürümeğe, general Dimitriyos harekatı iptidaiyeyi hasmaneye başlamış idi.  sultan Murad, neticenin ne olacağını evvelden kestirdiğinden kışı Filibe de emrar, lazım gelenlere o emir lazıma estar ve tedarikat harbiye ye bezel kemal iktidar ettiler.  Kosova meydan muharebesi hakkında bir eser nakıs tahririne himmet buyurmuş olan Ali Haydar bey der ki: 

     (her iki taraf ilk baharda icra edilecek bu dehşetli vakti muharebe için bu suretle hazırlanıyorlardı.  Bu meyanda Obruz tararlarının hükümdarı Saraç han ile Köstendil kumandanı Bulgar Kostantin Hüdavendiğarın müessir cemileyi adalet şiariyesinin meclub tabiyesi oldukları cihetle tebayı sadıkası adedine iltihakı kendileri için bahsi şeref ve şan bilerek Osmanlı ordusuna iltihak eylediler.)

     Bu son harp olacak, ya Osmanlılar Rumeli’nde ebediyen yerleşecekler yahut düşman. . .   Sultan Muradın Filibe, kalıbına sığmıyor.  Bütün avrupaya karşı daha anadoluda hudut tabiyesini bulamamak değil zabt ettiği memalikin bazı aksamındaki hissiyattan emniyet bulamamış, islamın yek dest vefak olarak çalışacakları, daha dün gözleri önünde üfûl eden koca devlet Selçukiyenin akıbet faciasından ibaret alacakları yerde bir biriyle, ba husus kelimeyi tevhidi ilan eden Osmancığın evladıyla uğraşması ile kan ağlamakta bulunmuş olan yeni bir fidan bulunuyor.  Dört tarafını düşman sarmış, ateşler püskürüyordu.  Zerrece metanetine halel gelmedi.  İtikadı sağ ve pek idi.  hele maiyetini pek güzel bilen, elhan hak yoluna çalışan bir avuç erbabı celadete muayyen ve nesir olacağına iman eyleyen bu gaziler ile maharetine güveniyordu.  Esakir bir Murad, cebri yürüyüşle Plankeye kadar gelmiş, (2197) metre rakımında olup elyevm sultan tepesi denilen ve askerlik noktayı nazarından ehemmiyeti fevkaladeyi haiz bulunan mahalden geçtiler. (1)

(1) – Hüdavendiğar bu mühim ukde noktasından geçerken

Sayfa: 1446

Sırp kralı Lazarın (imdadıma gelmeyenin hanesi viran, evlat ve ayali perişan olsun gülecek günü olmasın.  Ekeceği tohum bitmesin tarlasında buğdayı görmesin.) suretinde hükümdarlara, kiliselere, manastırlara, gönderdiği istimdat name, tazarrua name üzerine ehli salib Kosova sahrasına birikiyordu. 

     Sultan Murad cebri yürüyüşün askere verdiği bitab fevkaladeyi nazarı dikkate alarak (sultan tepe)sinden Kratovaya geldiği zaman bir istirahat medide ferman buyurdu.  Fakat Osmanlılık, büyük bir padişah feda ederek büyük bir harp kazanacağı cihetle istirahat çok sürmedi.  Sırp kralı Lazar tarafından gönderilen elçinin beyanatı tehditkarane karşı:  Osman oğlunun cevabı kılıç;  olduğunu söyleyerek, (Uranüs) bekle yiğit paşayı pişdar kumandanı Baltımuyan Kosova sahrasına azimete başladı. 

     Yukarıda ismi mezkur olan (Kosova meydan muharebesi) ismindeki kitap nefis, mahallinde tetkikat icrası, bugün o havalide bütün vatanperver Arnavutlarca ananeyi mukaddese orada çadır kurdurmuş, ufkun bir panaroma gibi açıldığı bu yere sultan tepesi namı verilmiştir.  Çadır mahalli oralarda herkesçe malum olup hatta Bulgaristan hattı imtiyazı üzerinde vaki (üryan tepesi) nam tarassut karargah hanesine karşı bulunduğu ve tabiaten bir istinat merkezi teşkili ettiği cihetle her mevsim sefte oraya ikame edilen askeri müfrezeleri tamam o yerde çadırlarını kurmak adet etmişlerdir.  (Kosova meydan muharebesi) şeklinde evladan evlada intikal eden hikayat mevsukanın zabıt ve kaydı, asarı matbakiyenin tetebbu suretiyle yazıldığından bu orduyu hümayunun ileriye hareketi hakkındaki malumatı oradan iltikat ediyoruz.

     (orduyu Osmani <<Karatovadan >> sonra Kumanove istikametiyle Üskübün şimal garbisinde vaki Karadağ silsileyi cibalinin mebda noktası olan ve Üskubün dört saat garbı şimalisinde bulunan Miyanca kariyesine vasıl olur ve oradan Bireze – Tanışfeçe karineleri istikametiyle sa’b-ül-mürür silsileyi cibali bil takip Morova vadisine iner.

     O zamanlar topografya haritaları mevcut olmadığından Osmanlılar hattı bâlâları takip etmek usulü sayesinde araziyi mechuleden istifade eylemişlerdir. 

     Morovayı mürur ettikten sonra altı fırkaya taksim ve tertip olundular.  Bundan sonra Kilanın şimal garbisinde ve iki saat mesafesinde kain Punuş kariyesine ve oradan Jegofeçe mevkiine vasıl oldular.  Bu Jegofiçe mevkii o havalinin en meşhur bir boyun noktasıdır ki her bir mesafeye suhuletle inilebilir.

     Sultan Murad, bu noktada istinşafatını kemali muvaffakiyetle icra eylemişti.  Puniş kariyesinde müşar arabası kırılıp köylüler tarafından tamir edilmiş olduğundan mükafat olmak üzere ince demir levha üzerine

Sayfa: 1447

bir ferman estar buyurulmuş ve köy ahalisi tekalif emiriyeden muaf kılınmasıdır.  Bu muafiyetin yarım asır önüne kadar muteber kalmış olduğu söylenmektedir.

     Hüdavendiğarın Filibe’den itibaren takip etmiş olduğu istikamet hali hazır sevk ül ceyş erbabını hayran bırakır.  Mezkur kariyelerden sonra hazret Hüdavendiğarın Kilanın beş saat garb şimalisinde Nevburudu kalesini dahi işgal edip ordusunun ikinci derecedeki Esel hariti dahi tesis etmekle iktidar askeriyesini meydana koymuştur.

     Nevburudunun eski ismi İzlantoburudu imiş.  Burası o havalinin en

 Selanik’te beş çınar millet bahçesine teşrif için hükümet dairesinden mufarekat şahane.

en mühim memerrudur.  Burada kadim Sırplılar tarafından oldukça cesim ve zamanına göre metin bir kale inşa olunmuş ve on iki bin nüfusu şamil bir kasaba vücuda getirilmişti.  Sonraları kasaba ahalisi öteye beriye dağılarak şimdi kalenin haricinde yalnız ufak bir kariye kalmıştır ki iskanı o vakitler Anadolu’dan getirilen Türklerden ibarettir.  Kale harabeleri elan payidardır.  Sultan Murad bu kalede bir müddet ikamet eylemiş ve hatta namına sikke dahi zarp ettirmiştir.

     Muharebenin tafsilatına girişmeden mukaddem evveliyatı

Sayfa: 1448

sur icrası ve Murad gazinin mukaddemat gazası hakkında edebi Bülend Kudret Kemal Bey merhumun tarihinden bazı tafsilat ahız ediyoruz.  Bu tafsilat mevcut şark ve garp tarihlerinin hülasası ve münakaşası şeklindedir.  Onun için nakli faydadan hali değildir.  Bundan maada mecmuanın bir nüshasını istiap edecek dereceyi bulan seyahat hümayun tafsilatı, birinci Kosova muharebesinin yad mefahiri ile pür zib ve ziynet olmak temin maksada daha ziyade faydalı düşmüştür.

     Hüdavendiğar gazi yalnız Bulgaristan’ın fethiyle iktifa etmeyerek Sırp ve Bosna krallarıyla İşkodra beyine de silah Osmaniye’nin cevherini hakkıyla göstermek azminde bulunmuş idi.  binaenaleyh hemen bahar gelir gelmez düşman mülküne girebilmek için o sene Filibe de kışladı.

 SELANİKTE PADİŞAH EFENDİMİZİN CUMA SELAMLIĞINA TEŞRİFLERİ.

Sırp kralı ise sızmanın akıbeti karina görünce Bosna ve Hersek ve Arnavutluk hükümdarlarını ahde ve ittifakın icrasında mesarraten davet eylediği gibi sair Hıristiyan devletlerine de, Sırbistan, Türklere karşı Hıristiyanlık aleminin bir set muhafazası olduğundan ve bir kere o set tahrip edilir ise nöbet istila kendilerine geleceğinden bahisle nahoş haberler gönderdi.  İmdat istedi.

     Kral her taraftan kilitli askerle muavenet göreceğine vaatler aldığından pek ziyade gurur getirmiş ve Hüdavendiğar gaziye gönderdiği bir namede askerinin kesretinden tutturarak din islamı bütün bütün ortadan kaldırmak niyetinde bulunduğunu ve şehzadelerin de muharebede beraber bulunmasını

Sayfa: 1449

arzu eylediğine dair hod ferveşane bir takım hafevat tahrir etmiş idi.  padişah bahar olduğu gibi gelir kendisine mertlik nasıl olduğunu gösteririz.  Hemen karşımıza çıkmaktan ihtiraz etmesin.  Şehzadeler de gazaya iştirak için beraber geleceklerdir.  Yolu kısa ve muhakkarane bir cevap ile elçiyi iade eyledi.

     Hıristiyan hükümdarlarının ittifak eylemeğe hücum tedarikinde bulundukları tahakkuk edince padişah umum askeriyle şehzadelerini nezdine davet eylediği gibi taç iltivarihin rivayetine göre mücavir bulunan Kastamonu,  Germiyan, Saruhan, Menteşe ve Aydın vahimiyet hakimlerinden de istimdat eyledi. 

     Asakiri İslamiye 791 baharının o elinde hüdavendiğarın riayet iclali altında tahaşşüde mesarreat eyledi ve hemen düşman üzerine varılmak istenildi.  Fakat Mericin taşkınlığı ağırlığın nakline mani olduğundan birkaç gün zaruri tevkif esnasında düşmanın halinden habersiz kalınmamak için Osmanlı askerinin ihtiyar mahallinde cemalaya müsabakatle meşhur olan kahramanlarından Yahşi Bey beş bin süvari ile serhat üzerinde bulunan şehir köyüne gönderildi. 

     Bu fırka kemali meserretle mehli maksuda giderek oraları yağma ve tahrip ettikten sonra aldığı birçok esirlerle yine Filibe ye avdet eyledi.  Sırp kralı bu fırkanın hareketini istima edince derbentleri tutarak Osmanlıları ya mahvetmek veya esir etmek için on bin kişi göndermiş ise de onlar gelinceye kadar Bahşi Bey askerleriyle hümayuna mülhak olmuş bulundu.  Binaenaleyh Sırplılar islâma zarar eriştirmeksizin avdet ettiler.

     Neşrinin yazdığı ve Hamimrekin kabul eylediği rivayete göre ise iptida Dimitri namında birinin kumandasıyla bin kişi sevk ederek şehir köyünü zabt ettirmiş ve kalesine lüzumu kadar muhafız tayin eylemiş idi.  Bunun üzerine birbirini müteakip Yahşi bey ve İnne bey Subaşı ve Sarıca paşa maiyetine on bin kadar asker verilerek bu üç kalenin behemehâl istirdadı için sevk olundu.  Bu üç fırka şehir köyünü zabt eyledi.  Ondan sonra Yahşi Bey düşman memalikine girmek için istizan etmiş ise de tarf padişhiden ruhsat sadır olmadığından Osmanlı ordusu hasarı tahrip ile Filibe ye avdet eyledi.  Bu muharebede iki tarafca da maksadı hareket şehir köyünün zabtı ve tahribi idi.

     Sofya denilen şehir bir hayli zaman evvel zabt edilmiş iken bu iki mevki muhammen hat muvardesi üzerinde bulunan ve zaten Bulgaristan iczasından olan şehir köyünün Hıristiyanlarda bulunmuş olmasına aklen ihtimal verilemez bu halde ise şehir köyü üzerine vuku bulan hareketin Sırplılar tarafından başlanması tabii ve binaenaleyh Neşrinin ruliyeti daha makul görünür.

     Askerin avdeti sırasında ise Meriç şehri geçit vermeğe başladığından orduyu hümayun yerinden hareket eyledi.  Balkan geçildikten sonra bir iki gün ihtimanda aram olundu.  Padişahın itaatında

Sayfa: 1450

 kalmış olan Kostandil prensi orada muasker hümayuna gelmiş idi.

     Sultan Murad prensleri huzuruna celp ile mazharı taltif ettikten sonra Sırbistan’a girecek yolları istifar eyledi.  Biri Sofya, biri Köstendile çıkar yol olduğunu ve birincisinin suhuletli ikincisinin subetli bulunduğunu beyan ettiler.  Padişah Kostandil yolu hedef elharekasına daha kestirme olduğu için, subetiyle beraber ani ihtiyar eyledi.

     Ordu yolda iken Sırp kralı tarafından bir elçi daha gelerek Osmanlıların tehirinden şikâyeti meşur lafız anane bir takım haberler getirdi.  Kendisine Ordunun her tarafı gezdirilince maksat izhar satvet oluyor.  Fakat bizim askerimiz bunun üç mislidir.  Hele on beş bin zırhlı süvarimiz vardır ki yalnız onlar bu orduyu dağıtmağa kifayet eder yollu bir takım sözler söyledi.  Can sıktı.  Nihayet elçiye zeval olsa bu sözlerin cevabı kılıç ile verilirdi denilerek def olundu. 

     Hayır! O tarihte sultan Muradın ordusu iki yüz bine, düşmanın askeri beş yüz bine çıkarılmıştır.

     Hâlbuki o asır vukuatı için en esaslı iki meahiz olan neşri tarihiyle heşt bihişt’in bila ittifak rivayet ettiklerine göre düşmanın askeri iki yüz bin kişiden ibaret idi.  bu miktardan fazlasını akılda pek kolay kabul edemez.   Çünkü orduyu teşkil eden düşmanın Sırp ve Eflak ve Bosna ve Macar ve Lehce tanfelerinden mürekkep olduğu bizim tarihlerde meserrehdir.   Hammer: << Macaristan’ın bu ordu içinde bir fırkası bulunduğu evrakı resmiye ile sabittir.  Fakat Lehlilerin harbe iştirak ettiklerine dair bir emare bulunamıyor.  Osmanlı tarihleri Hersek takımını yazmamış olduklarından onları Lehli zan etmiş olmaları muhtemeldir >> yolunda beyanı fikir eyliyor.  Hangi rivayet sahih olsa tadat olunan hükümetlerin kuvveyi mecmuası iki yüz bin kişiyi tecavüz edemeyeceği, daha sonra ettikleri muharebelere gönderebildikleri askerin miktarıyla sabittir.

     Devletin askeri eğer elçinin dediği ve birçok tarihlerin dahi kabul ettiği gibi düşman ordusunun sayısı ise altmış bin, taç el tuvarihin rivayeti gibi hamisi kırk bin, kişiden ibaret olmak lazım gelir.  İtikadımızca sahih olan Osmanlı ordusunun altmış bin kişiden az olmamasıdır.  Çünkü Hüdavendiğar gazi devrinde devleti aliyenin askeri topluca bir yere elli bin kişi sevk edecek kadar tezayid eylediği mesamat tarihiye dendir.  Padişah ise melik tevaifinden bile istimdat eylediği böyle bir muharebeye ordusunun cezvü ile gitmemiştir.  Birkaç hükümetin gönderdiği asker muavine müteallikan bin kişidir aşağı değildir.  Böyle müsaillik tedkikiyle uğraşmaktan geri kalmayan Hammer, neşrinin Hıristiyan askerini iki yüz bin kişiye çıkardığını beyan ile beraber bu rivayetin ret ve kabulüne dair harf vahid sevilemiz

Sayfa: 1451

yalnız mütefekkin ordusunun Osmanlılardan çok ziyade olduğu beyan ile iktifa eder.

     Padişah askerini dinlendirmek için evvela o vade aram eylediği sırada huzurunda bir meclis müşavere akit eyledi ve mücahidin İslamcın pir irşadı olan gazi Uranüs o esnada hac şeriften avdetle orduya gelmiş bulunduğundan herkesten evvel ana tevcihe hitap ederek reyini sual etti.  Uranüs Bey ne tarafta harp olunmak isteniliyorsa oraya düşmandan evvel varılacak müsait bir mevki tutmak ve muharebe başladığı sırada Hıristiyanların mürettep alaylarına hücum ile askeri intizamdan çıkarmaktan ise hücumu düşmana bırakarak kendi saflarını bozdurmak reyinde bulunduğunu beyan eyledi.

 ZATI HİLAFETPENAHININ CUMA SELAMLIĞINDAN AVDETTE HÜKÜMETE TEŞRİFLERİ.

Taç el tarih bu kabilden birkaç rey daha arz eylediğini tasrih ediyor da o reylerin ne gibi şeyler olduğunu söylemiyor.

     Diğer bazı tarihler de ise sultan Muradın Uranüs beyden rey isteyince teeddüben söz söylemekten istinkâf ettiğine ve taraf padişahtan tekrar ve tekrar mazharı teklif olunduktan sonra bu reyleri arz eylediğine dair bir takım rivayetler ise eshab mütalaaya meclis edebiyatı öğretmek veyahut bildiklerine delil göstermek maksadıyla müverrihler tarafından ihtira olunmuş bir takım

Sayfa: 1452

metih tekerlemesinden ibaret olduğunda şüphe edilemez İnce Balaban Bey tarafından Sofyanın fethine dair sultan Murada gönderilen ve Ferudunda sureti münderiç bulunan arızada <<bu haber meserret eser ile mezkûr doğancı ve gazi Ahmet kulları gönderilip ümittir ki inayet Aliyeleriyle behramend ve kamkar buyurulup sairlerine mucip ziyadeyi gayret vaki olarak>> ibaresine tesadüf olunur.  Daha yeni bir hizmet ibrazına muvaffak olan ve padişahın esir zadesi bulunan İnce Balaban beydir.  Böyle resmen mukteza gösterircesine bir ihtar vukuuna cevaz veren padişahın huzurunda Uranüs gibi bu devletin ihyasına hizmet edenlerden bir pir mücahidin muharebece olan tecrübelerinin hülasasını beyan etmekten hiçbir vakit çekinmeyeceği bahis ve tereddüt götürür hakikatlerden değildir.

 CUMA SELAMLIĞI MÜNASEBETİYLE AYASOFYA CAMİİ ŞERİFİ HAVALİSİNDE ZATI HAZRET PADİŞAHININ TEŞRİFLERİNE MUNTAZIR BULUNAN DÜVELİ ECNEBİYYE KONSOLOSLARI VE ZAVATI SAİRE.

     Uranüs Bey reylerini padişaha kabul ettirdikten sonra düşmandan dil almağa memur oldu paşa Yiğit de maiyetine memur edildi. 

     Uranüs Bey veçheyi maksuda giderken pişkah azmine yalnız otuz kişi ile mahfuz bir derbende tesadüf eyledi.  Uranüs beyin yanındaki fırkada pek cüzi bir şey olmak gerektir ki bu otuz kişi kendisine mukabeleye cesaret etti.  Taç el tarihin rivayetine göre Uranüs Bey tirendazlıkta fevkalade maharet ashabından olarak düşmandan iki kişiyi bir birini müteakip bir ok ile itlaf etmiş ve yanındaki

Sayfa: 1453

askerde bunların bir takımını esir, bir takımını itlafla beraber bulundukları mahalli zabt eylemiştir. 

     Ertesi gün ordu o derbentten geçerek Moravya kenarına inmiş ve nehirden, merdane ilan satvetle tabbâl ve nakkaresini çaldırarak gece vakti keza varılmış idi.  Osmanlı askeri suyu geçerken altı fırkaya taksim olunmuştu ki bu fırkaların birincisi Sadrazam Ali paşanın, ikincisi şehzade Bayazıdın, üçüncüsü İnebey subaşının, dördüncüsü şehzade Yakup beyin, beşincisi Sarıca paşanın, altıncısı bizzat padişahın zir idaresinde idi. 

     791 sabahının o üstünde bir ordu Osmanlıların en mübarek müşahit hamiyetinden olan Kosova sahrasına nüzul eyledi.  Tarihlerimizin tahkikatına göre mütefekkin ordusunun rüyası asker islamı o miktarda görünce nihayet derecelerde istihkar etmişler idi.  Hatta bizim kitaplarda Veylak oğlu namıyla maruf olan Veylak Birankoviç ki Sırp kralının hemşire zadesi idi.  yalnız kendi maiyetinde olan fırka ile İslam ordusuna mukavemet edeceğine dair lafız anane bir takım müfahirelere girişmekten çekinmedi.  Müttefikler ümitlerini yalnız ihraz galebeye hasretmediler, sultan Muradı da esir etmeği adeta muhakkak hükmünde tutmağa başladılar.  Sırp kralı bu ümit ile padişahı kim tutarda huzuruna getirirse kendisini damat etmekle beraber memur müstahkem on da kale bahşedeceğini ilan eyledi.  Bu muvaffakiyete nail olacak pehlivana kemali kürmünden beş kale de Bosna kralı vaat eyledi.

     Müttefikler Osmanlı askerinin yüz bu kadar seneden beri muvaki harp ve celadette dolaştığı halde bir kere baskına uğramadığını düşünmedi de padişahın ordusuna şüphevan etmek tasvirinde bulundular, fakat İşkodra beyi Yorgi Kasteriyota <<şimdi baskın edersek elbette bunlar firar ederler, gece vakti takipleriyle kim uğraşacak hazır şikârı elden kaçırmakla ne fayda olur>> yolunda bir rey beyan eyledi.  Ötekiler ertesi gün muzaffer olacaklarına rüyada görmüş kadar, izharı emniyetle bu reyi kabul ettiler.  Geceyi ayş ve aşret ve tamamen gurur ile geçirdiler.

     Beri tarafta ise sultan Murad, vakayı harbiye de müsteşar has olacak kadar izharı kemal etmiş olan şehzade Bayazıdı yanına alarak bu tepenin üzerine çıkmış, düşman ordusunu nazarı tetkikten geçirmiş idi.  karşısında zırhlarının rengiyle bir karanlık derya mahva benzemiş olan iki yüz bin kişilik bir cemiyet adavet dürdüğünü görünce muhataranın büyüklüğü fetvasını mucip olmadı.  Fakat tebessür ve ihtiyatının bir kat daha teşdidini davet etti.  Harekâtı harbiyeye bir kararı kati verilmek için reyinden istifade olunabilecek ümerayı huzuruna celp ile bir meclis müşavere akid eyledi.  Bazıları Hıristiyanların atları deveden çekinir:  develeri ordunun önüne

Sayfa: 1454

Koysak, hayvanlarının ürkmesiyle safları bozulur, o zaman muharebe suhulet bulur, dediler.

     Sultan Murad bu reyin şayanı kabul olup olmadığını sorunca şehzade, <<biz şimdiye kadar hayvan arkasına saklanarak mekr ve hile ile galebe etmedik.  Allahın inayetinden başka iltica edecek yer aramadık, düşman karşısında gizlenmek dinimizin, devletimizin şanına yakışmaz>> mealinde bir mütalaa serdeyledi.  Sadrazam Ali paşa şehzadenin reyini teyit ederek <<bu gece kuranı kerimden tefail etmiştim,>> (ya el nebi) ayeti kerimesi zuhur etti.  İnşallah nusret islamındır, böyle münasebetsiz tedbirlere ihtiyaç görünmez.  Yollu beyanı fikir eylediği gibi Timurtaş paşa da şehzade ve sadrazamı tastik ile beraber emir bir aksi olup düşman zırhlılarının hareketinden develer ürkerek geri dönecek olursa Osmanlı askeri muhatarada kalacağından böyle faydadan ziyade zararı melhuz olan bir tedbirin ihtiyarı kata caiz olamayacağını arz eyledi.  Bu mütalaat üzerine ber mutat saf harp tertibiyle düşmana mukabele etmek karar görülmüş ve bu sırada Uranüs Bey sağ ve sol cenahların önüne biner tirendaz konularak harbin onlarca açılması ve düşman takımı saflarından ayrılıpta bu tirendazın üzerine dökülmeğe başlamadıkça askerin yerinden hareket etmemesi hakkında öteden beri arz etmekte olduğu reyi yine tekrar ederek padişaha kabul ettirmiştir.

     Şu tafsilat okunduktan sonra bir askerin mütalaasını dinleyelim:  Zaman saltanatlarında vuku bulan muharebeler, Hüdavendiğar için bir mektup marifeti olmuştu.  Kuvvet ve fennin harbiyeyi muharebe dediğimiz o tatbikat mekteplerinde görmüş olduğundan tertibat sevk elçisiyesiyle zamanımızdaki usulü harbe pek güzel esaslar vazı etmiştir.  Düşmana tevkifi başlıca süratte araman yalnız Napaleona mahsus bir kaide değildir.  Ondan pek çok evvel, bizim kumandanlarımızın harekâtı askeriyesi layığı veçhe ile teşrih ve tetkik edilerek yazılacak, meydana konulacak olursa içlerinde ne yıldırım süratlilerine tesadüf olunur.

     Şimdi mukayeseyi kuvvete gelelim.  Kemal bey merhum yukarıya naklettiğimiz satırlarda bu hususu münakaşa etmiş ise de aşağıdaki malumat, dikkatle okunacak olursa Avrupa tarihlerinin pek ziyade ehemmiyet verdiği bu noktanın hakikati güzelce anlaşılır.

     Ecnebi meverrihlerinden bazıları müttefikin ordusunun adedçe Osmanlı ordusuna faik olduğunu her ne kadar itiraf ediyorlarsa da, birkaç misli daha ziyade olduğunu ketum etmek gayreti milliyesinden kendilerine mani olamıyorlar.

     Hatta Kosova ovasının tülü on bin ve arzı beş bin hatveden ibaret vasice bir meydan halinde göstererek bundan tarafeyn ordularının kuvveti hakkında bir mülahaza ve muhakeme yürütmeğe kalkışmışlardır.

     Hal bu ki sahra mezkûr Kıçanyak kasabasının

Sayfa: 1455

 İSTANBUL AHALİSİNİN ŞEVK VE SADAKATİ BİR LEVHAYI GARA MEVKEB PADİŞAHI SELİMİYE ÖNÜNDEN GEÇERKEN.

Sayfa: 1456

İki saat şimalinde vaki yeni handan bedai ile Ulçetrin kasabasının yarım saat şimaline kadar dolan on üç ve Gilan kasabasına tabi Bardofça kariyesinden bedai ile Pirzerin sancağına tabi Vakufca kariyesine kadar arzen altı saat imtidadında bir kati vasiadır.

     Bu hesaba nazaran tülü 850 arzı ise iki müntehasındaki dar noktaları 7- 8 üst yerlerinde en geniş yeri 25 – 30 kilometre tutar.

     Kosova sahrayı vâsii muhtelif zamanlarda gayet cesim ordularla vukua gelen kati ve müthiş meydan muharebelerine bir sahayı çanak ve cidal ve hususiyle 852 tarihinde Macar kralı Hunyadik tahtı kumandasında olan Macar, Avusturya, Eflak, asker müttefikasını mağlup ve perişan eden sultan Murad sani hazretlerine de bir meydan şehadet olduğu hatıra getiriliyorsa ovanın ehemmiyet ve cesameti tayin eder. 

     Malumdur ki Kosova ovası Sofya yaylasına kadar imtidat eden mevzii yaylasının her biri resanna kemali suhuletle hareket edebilmek üzere cesim bir ordunun tahaşşidine elverişli metin bir ordugâhtır.

     Tarafeyn ordularının kuvveti hakkında tarihlerde pek çok mübahis mevcut olduğu cihetle burada tekrarından sarfı nazar edilmiştir.  Ancak sahih tarihlerin beyanatına göre müttefikin ordusunun mecmuu 200.000 kişiden noksan değildir.  Osmanlı ordusu da 40.000 raddesinde idi.

     Morovadan geçit harekâtı yapıldıktan sonra Uranüs Bey düşmanın ileride olduğunu görerek haber vermesi üzerine cenge hazırlık yapıldığını ve fakat askerin yorgun olmasından ertesi güne talik edildiğini ve Hüdavendiğarın burada icra etmiş olduğu istikşafatta düşmanın fevkalade kesretli bulunmasından dolayı ne yapılmak lazım geleceği hakkında bir meclisi harp kurulmasını emir eylediğini ve ferdası günü o dehşetli meydan muharebesi verilerek aynı günde muvaffakiyetle neticelendirildiğini tarihler müttefiken beyan etmekte ise de bu da hiçbir vakit doğru olamaz.  Zira meydan muharebesi verilen Lap suyu ve civarı ovanın şimalisinde vaki olup oraya kadar yalnız yürüyerek bile bir ordunun iki ve hatta üç günde muvasalat etmesi imkânı olamayacağından böyle muvasalat ettiği akşamın ferdası günü meydan muharebesi verilmiş olmasına ve aynı günde neticelendirilmesine belki oralarını görmeyenlerce itimat olunabilir. 

     Ancak sultan Murad, yukarıda zikredilen kaleyi yed zabtına geçirdikten ve Jagofça gibi mühim bazı mevkii tuttuktan sonra her gün muntazaman istikşafatını icra ettirir ve düşmanın kısmı küllüsünü arardı.  Bir gün istikşafat icra ettirirken Priştinenin cenup sırtlarında düşmanın kıtaat sağıresine tesadüf edilmiş ve müsademat başlamış idi.  hatta şimdiki Firuzvik kasabası önlerinde dahi müsademe vaki olduğu mervidir.

Sayfa: 1457

     Görülüyor ki sultan Murad ordusuyla Morovadan geçer geçmez, birden ova cihetine doğru gitmeyip oradan icra ettirdiği istikşafat ve tahkikat ile ovanın şarkında şayanı işgal bazı mevki mühimme mevcut olduğunu anlayarak evvela mezkûr mevki istikametindeki balkanlara doğru hareket eylemiş ve ordusuna es el harekât olarak mezkûr mevkii işgal ettikten sonra ovaya inmiştir ki bu hareketinin ne kadar fenni harbe muvaffak olduğu insan düşündükçe hayretten hayrete düşüyor. 

     Sultan Muradı, birkaç geceler Kosova ovasında konak tesis etmiş olduğu hakkında vesaik mevcuttur.  Hatta Babuş kariyesinde geceyi geçirerek Babuşun yad ve tevsim olunan bir Hıristiyan’ın hanesinde konaklamış olduğu hala bu isimde maruf ailenin nezdinde çorba içtiği kaşığın yakın zamanlara kadar mahfuz bulunmuş olmasıyla sabittir.  Padişah merveteşir bu kariyede dahi bir ferman hümayun bırakarak kariye ahalisini teklif emiriyeden muaf kılmışlardır. 

     Buradan başka şimdiki Lepban istasyonu karşısında ve yirmi dakika mesafesinde Üçkavaklar namlı mahalde çadır kurarak geceyi geçirdiği mervedir.  Hatta mahal mezkûrda elyevm mevcut çınar ağaçlarının koyu sayaları bu hatırayı tarihiye dolayısıyla o civar halkının bir mesireyi inziva penahı olmuştur.

     Mütefekkin ordusunun daha bidayetinden nihayetine kadar ovanın müntahi şimalisinde akan Lap suyunun sağ sahilinde tabiye edildiğini tarihler ifade ederlerse de o kadar cesim ve harbeçu olan bir ordu Lap suyunun ihata ettiği dar bir kıtayı arazide neden kapanıp kalsın?  Şüphesiz orada saplanmayıp ovanın ciheti cenubiyesine inmiş ve yukarıda da beyan olunduğu veçhile Osmanlı ordusuyla ufak musademata girişmiştir.  Cenahlarını setr için bu suretle tabiye edildiği mülahaza olunsa bile kabul edilemez.  Zira Lab suyu hemen her mevsimde geçit verecek derelerden olduğundan hiçbir vakit bir mani teşkil edemez.  Hususiyle pek kilitli gelen Macar atlılarının o gibi kesik ve arızalı bir arazide iş göremeyecekleri cihetle onlarında vasi ve elverişli bir ovaya inmiş olmaları en tabii harekât askeriyedendir.  Şu hale nazaran mütefekkin ordusu mezkûr derenin muhit olduğu arazide tertibat aldıktan sonra Osmanlı ordusu dahi şimdiki Sultan Murad türbesi ve Mazgit kariyesi civarlarına kadar ilerleyerek hasmının kısmı küllüsüne takrip etmiş bulunuyordu.  Sultan Murad istikşaf için işte bu noktada kâin ufacık vaki açık bir tepeye çıkarak hasmının nispet kabul etmeyecek derecede olan kuvvetini anlamış ve o günün akşamında bir meclisi harp içtimaını emir ve ferman buyurmuştu.

     Teşekkül eden meclis emirayı askeriyeden bazıları saf harbin önüne develer sevk edilecek olursa Macar atları henüz deveye alışmamış olduklarından dolayı ürkerek düşman saflarını hezimete uğratacağını dermeyan etmişler

Sayfa: 1458

İse de gazi Uranüs bey, Timurtaş paşa ve şehzade Yıldırım Beyazıt bu fikri asla münasip görmeyerek bu gibi desaisi istimalden iltaf rabbaniye ye ademi itimat çıkacağından maada Osmanlı askeri gibi din ve devleti uğrunda fedayı canı cana mensup saf ve mutemet askerin zabit itikadına vasiyle olacağı ve ileriye sürülmek istenilen develer düşman atlarını ürkütemeyip de bilakis kendileri ürkerek Osmanlı ordusu için dalıp safların intizamını bozmaları dahi müstebit olmadığından bunun Osmanlılar için pek vahim neticeler tevlit eyleyeceğini hasılı en iyi bir tedbir var ise o da saf kalblerle ve şanı İslamiyet layık bir suret merdanede düşmüş üzerine atılarak kuvvet ve zaferi avn ilahiden beklemek lazım geleceğini bir lisanı hemaset ve şehametle beyan etmesi üzerine bütün emirayı askeriye tarafından bu rey fevkalade münasip görülmüş ve hepsine yeniden bir ser verenlerin herkes yarınki kati muharebeye hazırlanmak üzerine kıtaları başına çekilmiştir.

     O gece ne büyük gece idi, yarın Osmanlılığın Rumelindeki hayatı tayin eyleyecek, belki Rumeli elden gitmek suretiyle Osmanlılık – fasılayı saltanattan evvel – bir darbeyi mahlikaya uğrayacaktı.  O gece Murad Ali kalbin gözüne uyku girmedi.  Nasıl girsin ki, ferdası o gözler ya bir sur zafer görecek yahut mağlubiyet arasında şimdiye kadar yüzü dönmemiş olan Osmanlı ordusu, ilk hatveyi şeklinde cihan şecaati hayretler içinde bırakarak zabt ettiği yerlerden çekilip gidecekti.  Mamafih cenab Muradın hakkın inayetine, kalbinin safvetine, askerin şecaatine, ümeranın hamiyet ve maharetine itimadı vardı.  İşte geçen gün büyük padişahımızın selamet mülk ve millet için yüzünü sürdüğü topraklara son gece ibadet ve taat etti.  Taç el süvarihte mezkûr ve pek meşhur olduğu üzere: 

Ab reviyy Habib Ekrem için

Kerbelada revan olan dem için

Şebi firkatte ağlayan göz için

Reh aşkında sürünen yüz için

Ehil derdin dil hüznü için

Cana tesir eden enini için

Eyle ya rab lutfunu hemrah

Hıfzını eyle bize püşt ve penah

Ehli islama ol muayyin ve nasîr

Dest iadeyi bizden eyle kasir

Etme ya rab mücahidini telef

Tir iadeye bizi kılma hedef

Cismimizi sakla gerd muarekeden

Cennet islamı bekle mehlekeden

Bunca yıl sayi ve ictihadımızı

Gazevat içre yahşi adımızı

Etme ya rab kahrın eyle tebah

Yüzümü halk içinde etme siyah

Rah din içre ben feda olayım

Siper asker heda olayım

Din yolunda beni şehid eyle

Ahrette beni sabit eyle

Mülk islamı payimal etme

Menzil firkati zilal etme

Görmek çoktur ehli islama

Dilerim kim erişe itmama.

Sayfa: 1459

suretinde allahına zar zar yalvardı.  Nihayet sabaha karşı hafif hafif esmeğe başlayan nesim ile otağı hümayunda hafif bir nevm hafife daldı.  Sabah idi.  bir taraftan seba, uzaklardan bütün ebrarın ruhundan imdadlar getirirken yağmur yağmağa başlamış, ovada hasıl olan çamur, düşman süvarilirinin hareketine mani bir dereceyi bulmuş idi.

     düşman da durmadı, sultan Murad, derğah kazı el hacetten niyazı

 PADİŞAHIMIZIN SELANİKE ÇIKTIKLARI MAHALDE İNŞA OLUNAN TAK.

muzafferiyet ederken bir meclisi harp akid eyledi.  Neşveyi şarap dimağlara tesir eyliyor, bazıları şab han – baskın teklif ederken fakat muzafferiyet için haniften nida gelmiş gibi gaybe kendilerinde olduğundan gündüz gözüyle Osmanlıların bir kimse kurtulmamak üzere kırılması mütalaası ileriye sürülüyordu. 

     Meydan muharebesi 791 seneyi mecriyesi şubat on dördüncü Pazar ertesi günü kararlaştırılmış iken o gün düşman tarafından harp edilmemesi iltizam, ferdaya kalmış idi.  şimdi nizam harplere bakalım:

( Osmanlı ordusunun nizamı harbi )

     Umum kumandan:  Hüdavendiğar hazretleri

Sayfa: 1460

     Erkanı harbiye reisi: gazi Uranüs bey

     Birinci fırka kumandanı:  sadrazam Ali paşa

     İkinci fırka kumandanı:  yıldırım Beyazıt

     Üçüncü fırka kumandanı:  Ene bey

     Dördüncü fırka kumandanı: Yakup çelebi

     Altıncı fırka kumandanı:  bizzat Hüdavendiğar hazretleri

     Osmanlı ordusunun muharebe nizamı sağ ve sol cenahlarla merkezden olmak üzere üç kısımdan mürekkep idi.

     Merkezde Hüdavendiğar şeref endaz muhabbet oluyordu.

     Zatı şahanelerinin pişğah mesudat ihtivalanda bir fırka yeniçeri askeri ahzu mevki etmiş yeniçeri ağa Mahmut ağası bu

 SELANİK RIHTIMINDA KAİN DAİRE ASKERİYE ÖNÜNDEKİ PROJEKTÖRLÜ TAK.

askerin üzerinde ve iki bin kadar tir endaz umum kumandanın muhafazasında bulunuyordu.

     Sağ cenah şehzade Yıldırım Beyazıt kumandasındaki olan arablar ile Uranüs beyin kumandasındaki sipahilerden mürekkep idi.  sağ cenah serdarları meyanında Rumeli beyler beyi Timurtaş paşa ile İnce baban, baban ve lala Şahin paşa ve Yahşi bey ve Müstecap subaşı bulunmakta idiler.  Sol cenah küçük şehzade Yakup çelebinin tahtı kumandasında idi ki Anadolu beyler beyi Sarıca paşa şehzade müşaraileyhin maiyetinde bulunduğu gibi Karaman ve Kastamonu ve Hamid ili ve Menteşe ve Germiyandan gelmiş olan asker muavene ile Anadolu askerinden müteşekkil idi.

Sayfa: 1461

     Mukibb hümayunun ilerisinde bir fırka asker bir miktar topçu subaşı vakara mukabil gibi serdarlara tabi olduğu halde veziriazam Ali paşa kumandasında olmak üzere mukaddimet ül ceyşii teşkil ediyordu.

     Hattı harbin sağ cenahı Metrisli bir ordugâha müstenid olup sol cenahı gerisinde Sarıca paşanın kumandasında Anadolu beylerinin gayri muntazam askerinden ibaret bir fırka, ihtiyatı teşkil eylemekte idi.

( mütefekkin ordusunun nizamı harbi )

     Merkezde bizzat Sırp kralı (Lazar)ın tahtı kumandasında olarak Macaristan, Eflak, Hersek askeri.

     Sağ cenah da (Vok Birankoviç)in idaresinde Sırp ve Latin askeri.

     Sol cenahta, Bosna kralı Tovarko oğlu kumandasında Bosna ve Bulgar askeri bulunmakta idi. 

     Harp, melahim cihanın en müthişlerindendir.  Yukarıdan beri tekrar ettiğimiz veçhe ile iki taraf için katiyet vardı.  Üç kere hücum vaki oldu.  Harpte efvah nariye istimal edilmiş ise de henüz pek iptidai olduğundan pek de istifade edilemediği tarihlerde mezkûrdur.  Üçüncü hücum üç saat devam ederek nihayet düşman, sağ cenahındaki altmış beş bin kişilik kuvvetinden otuz yedi bin kişi kayıp ettikten sonra büsbütün sarsılmış, akşamın saat dokuzunda büsbütün perişan olarak vadiye firara başlamıştır.  Yıldırım Beyazıt ahdı saltanatını kardeş kanıyla lekeleyen bir vakayı olmak üzere akib culusunda, şehid elden şehzade Yakup çelebi düşman perişanı takibe emir almış, Beyazıtta bunu takip etmiştir.  İşte bu sırada idi ki şücreyi tabii osmaniyeye padişah kanıyla feyz tememmu tali namına ab ve tab veren haven mubarek Muraderizan oldu.  Çünkü (Miloş Koploviç) isminde bir Sırplı payı saadeti bepadişahı öperken, zehir alvet hançeriyle o Murad matı şehid eylemiştir.  Cenabı padişah bir müddet daha yaşadı.  Son vasiyeti

Zinhar, zinhar riayatı incitmeyin

gibi hala tarihi medeniyete revnak bahş tavsiyelerden ve oğluYıldırım  Beyazıtın nevhatı arasını hakimane teselliyelerden sonra Allah indindeki mevkii duasının müstecap olduğuna gülerek emanetini teslim eyledi. 

     İnsan şu vakayı azimeyi okuduktan sonra bir düşünür de işte on fikre saik olan hakikatler karşısında bizim kalemimiz duruyor neticeyi kalbi hamiyete terk ediyoruz.

     Ruh bir fetva Murad, elyevm Kosova sahrasında Piriştine kasabasının bir buçuk saat kadar şimal garbisinde uzakdan Osmanlıların ali galibiyeti eklil şehameti şeklinde duran ali kubbenin bulunduğu mahalde ilan aleyyine pervaz bitmiştir.  Bütün ülm askeri gösterilen maharet sevk elciyesine hal hayrandır Osmancığın evladı safiyesi ruhundaki tesiratı takdire terk ederiz.

Sayfa: 1462

 SELANİKTE CUMA SELAMLIĞI MÜNASEBETİYLE ZATI ŞAHANENİN TEŞRİFLERİNE İNTİZARDA BULUNAN ELİYANUS İSRAİLİYET TALEBATI.

 SELANİKTE HÜRRİYET BAHÇESİ ÖNÜNDE BİR SUR SENMETKARINEDE İNŞA OLAN TAK.

 Zatı şahanenin Selanike teşriflari münasebeti ile Rum cemaati tarafından yapılan tak.

 SELANİKE TEŞRİFİ ŞAHANE MÜNASEBETİYLE RIHTIMDA MÜSEVİ KULÜBÜ TARAFINDAN İNŞA EDİLEN TAK.

 SELANİKTE SABRİ PAŞA CADDESİ

 SELANİKTEN ÜSKÜPE TEŞRİFİ ŞAHANE

 KOSOVADA CENNETMEKAN SULTAN MURAD HÜDAVENDİĞAR HAZRETLERİNİN MUŞİT MÜBAREĞİNDE ŞEVKETMEAB EFENDİMİZ İÇİN MÜCEDDED İNŞA OLUNAN MİNBER.

 KOSOVA MEŞHEDİNİN HARİÇDEN GÖRÜNÜŞÜ.

 ZATI HAZRET PADİŞAHIMIZI DER SAADETTE İSTİKBAL.

 KOSOVADA İSTİKBAL ŞAHANEYE ÇIKAN VE TUNADA KENDİ BAYRAKLARIYLA BULUNMUŞ OLAN BİR ARNAVUT KABİLEYİ SADIKASI.

 MEŞHEDİN UMUMİ MANZARASI

 ÜSKÜP İSTASYONUNDA ŞEVKETMEAB EFENDİMİZ İÇİN İHZAR EDİLEN SALONUN HARİÇDEN GÖRÜNÜŞÜ.

 SEVGİLİ PADİŞAHIMIZIN ÜSKÜP MEKTEP SULTANİYESİNDE MİLLETİ KABUL ETTİKLERİ SALON.

 ZATI HAZRET PADİŞAHIMIZA ÜSKÜPTE TAHSİS OLUNAN İSTİRAHAT SALONUNDA KIYMETDAR BİR AYNA.

 PADİŞAH DİYANETPENAH EFENDİMİZE ÜSKÜP AHALİSİ TARAFINDAN İHDA EDİLEN KIYMETDAR YAZI TAKIMI.

 ZATI HAZRET PADİŞAHIYE KOSOVA AHALİSİ TARAFINDAN İHDA EDİLEN KIYMETDAR BİR KONSOL.

S  O  N 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.