DONANMA MECMUASI 56 17.Agustos.1914

DONANMA MECMUASI 560486_0008_56_Page_10

0486_0008_56_Page_01

 

Pazartesi  ramazan 25 / agustos 4

DONANMA

Donanma cemiyetinin haftalık gazetesidir.

Beheri 40 para

Matbua Hayrettin ve şürekâsı

0486_0008_56_Page_03

1332.Ramazan.25 / 1330.Ağustos.4 / 1914.Ağustos.17

Mektebi harbiye şahadetname tevzii münasebetiyle

Sevgili muhterem kumandanımız vükelasıyla avdet buyururlarken

***************************

     Mersayi Dersaadet’in vürudu muzafferiyet murudüyla millet muazzamayı Osmaniye’yi mesrur eden” Goben, Breslav”, Yavuz, midilli zırhlılarımız için cemiyetimiz azayı muhteremesinden bahriye müsteşar esbakı   Üsküdarlı Talat Bey efendinin söyledikleri kati rana tarihiyedir:

Hak Teâlâ gece gündüz temennimiz budur

Geldi bin üç yüz otuzda söyledim tarihini

Düşmanın yılmazların yıldırmağa nusret bula

Pür muhabbet bak Midilliyle Yavuz İstanbul’a

(Nusret = tanrı yardımı, üstünlük)

İN-ŞÂ’-ALLAH EL YEVM-ÜL-KIYÂM PAYİDAR OLACAĞIZ

     Zavallı medeniyet namına en yüksek perdelerden dem vururken bu gün hiçbir tarihin kayıt ve zabıt edemediği bir vahşetle birbirini boğazlayanlara bakıp ta hayretlere düşmemek kabul olamıyor.  Dün salib namına üç buçuk Balkan şımarığının yüzleri kızartacak vicdanları sızlatacak harekâtını alkışlayanların yalnız Müslüman olduğumuz için bütün haklarımızı inkâr edip bizi müzakereden konferansa sürükleyenlerin nerelere sürüklenecekleri henüz malum olmamakla beraber bir akıbet-i faciaya müncer olacağına şüphe edilmeyen harbi hazırın bize karşı haksızlık edenlere, biçarelere, gülenlere pek pahalı oturmasını da temenni etmemek elden gelmiyor.  İnkılâp senelerini henüz geçirmiş millet ve memleketimizin inkişaf terakki ve saadeti için adım atmağa meydan bırakmayan medeni vahşiler dişimizden tırnağımızdan artırıp sırf, namus için sırf, insanlık için sırf, hak için isti amel edilmek üzere tedarik ettiğimiz gemilerimizi saffet bulmakta müşkülat çektiğimiz bir surette zabt eden yüksek geçinen alçaklara karşı el-yevm-ül-kıyâm payidar olacak bir mevcudiyeti islamiye olduğunu daima göstereceğiz.  Zabt olunan iki gemiye karşı iki gün sonra diğer ikisini koyanlar inşallah bir günde gemi çalanlara karşı koyacaklardır.  Azmimiz, metanetimiz, imanımız mevcut oldukça daha çok şey görür, daha çok şeye muvaffak oluruz.  Ve minallah el tevfik.

***************************************************

BALKAN KOMİSYONUNUN RAPORU

     En na-şinîde (duyulmadık) mezalim Yunaniler tarafından icra edilmiştir. “kangrike yeşteliset” gazetesinden:

     Balkanlarda yekdiğerini müteakip zuhur ederek bütün siyasiyat âleminde müthiş bir heyecan uyandırmış olan iki hunin (kanlı) muharebe esnasında balkan ordularının müsellah (silahlı) olmayan masum ahaliye, kadınlara, bakir kızlara ve çocuklara karşı reva görmüş oldukları vahşiyane ve hunrizane (kanlı) mazlum şikâyetleri bütün medeniyet âleminde tanin (tını) endaz oldu.  Balkan hudutlarından başlayarak ta Amerika afakına kadar sirayet eden esvat (sesler) şikâyet, sihayı istimdadkarı elbette erbabı merhametin rakit (durgun) insaniyetkaranesini mucip olmuştur.  İhraz serbesti ve istiklaliyet maksadıyla başlanan bu harp şimdiye kadar görülmemiş, işitilmemiş vahşetler, zulüm ve itisaf (yolsuzluk) ve müthiş katiller dolayısıyla bütün âlemin nazarı nefretini celb etti.  Bu hunin münazerin (tartışılan) mesullerini tayin etmek için “mister Carnegie” tarafından teşekkül eden komisyon uzun müddet Balkan memalikini dolaşarak pek çok vesaik cemi etmiştir.  Bu gün komisyon Balkanlarda ki meşhudat ve mesmuatını (haber) havi mufassal bir rapor tanzim etmiş olup yakında neşir edilecektir.  Mezkûr raporun mükemmel bir hülasasını ele geçirmeğe muvaffak olduk.  Komisyon Avusturya, Almanya, Fransa, İngiltere, Rusya ve müttehide Amerika hükümetleri tarafından müntahib murahhaslardan (delege) müteşekkil olduğu için tab-ı tanzim edilen rapor tarafgirlikten arî ve bir ferdin veyahut bir millete mensup efradın tanzim edecekleri rapordan daha ziyade şayanı emniyet ve itimat olur.  Mezkûr raporun münderecatına nazaran iki muharebe esnasında Balkan orduları tasavvurun fevkinde vahşet ve mezalim icra etmiş, binlerce masum çocukları, ihtiyarları bi rahimane bir surette katl ve telef eylemişler.  Bu mezalim ve itisafat (yolsuzluk) muharebat kadime deki gaddarlık ve cengâverliğe rahmet okutacak derecede müthiş ve vahşiyane olmuştur.  Komisyonun tanzim etmiş olduğu raporunda Sırp’ların yaptıkları mezalim ve itisafa dair az tafsilata tesadüf ediliyor.  Bunun sebebi de Sırbistan hükümetinin tahkikat icrasına müsaade etmediği gibi komisyonun bütün icraat ve hareketine karşı her türlü müşkülatı ikadan hali kalmamış olmasıdır.  Komisyon Sırp ordusunun geçtiği mahallerde yanmış, harap olmuş müteaddit köylere tesadüf ettiğini iddia ve bunların Sırplar tarafından icra edilmiş olduğunu da ispat ediyor.  Fakat Balkan milletleri ve orduları arasında en naşadide (neşesiz) ve gaddarane zulmetler yapan ve ikayı estiği mezullüm ve itisaf noktayı nazarından en ziyade töhmet altında bulunan Yunanistan olmuştur.  Bu vahşet ve mezalimli ve müthiş katilleri doğrudan doğruya Yunan zabitanı tarafından tertip ve idare edilmiştir.  Komisyon bu hususta ordu kumandanlarının madunlarına (yok olanlar) yazmış oldukları mekanebin birçoğunu ele geçirmiş olup onları raporun nihayetinde aynen derç edecektir.  Yunaniler medeniyet, insaniyet ve hissi merhametten büsbütün Müberra olduklarını bu vahşetleri ile açıktan açığa izhar ve isbat etmişler.  Şunu dahi zikir edelim ki, vahşetlerin, canavarlıkların en fenası, en müthişi Makedonya’nın havali-i muhtelifesinde dolaşan Yunan başıbozuk eşkıya çeteleri, komitecileri tarafından icra edilmiştir.  Bu itisafatın kal ve kalemle tarif ve tevsif kabil olamaz.  Komisyon bunları layıkı veçhile tevsif etmek için şiddetli cümleler bulmaktan aciz olduğunu beyan ediyor.  Kendilerini medeni gösteren ve medeniyet averinde Avrupa’nın muavenet ve muzaheretini talepten hali kalmayan Yunan zemamderanı acaba raporun münderecatını ne suretle, ne yüzle tekzip edebileceklerdir?  Türkler hiçbir vakit böyle gaddarane, vahşiyane mezalimi irtikab etmemiştirler.  Bulgarlara karşı olan en ağır ithamat onların Türklere karşı icra etmiş oldukları haksızlık, vahşet, gaddarlık Yunanilerin yaptıklarına nispetle pek azdır.  Muharebenin en şiddetli zamanlarında Yunan eşkıya çetelerinin yaptıkları tahribat, katl, tasallutat ve taarruzat her nasılsa o zaman Bulgarlara hamil edilmiştir.  Mehaza Bulgarların da zavallı İslam köylülerine reva gördükleri zulüm ve işkence katiyen kabili inkâr olmayıp, bu münazır bir gün pek kanlı vesile sahifeler işgal edecektir. 

     Her ne olursa olsun iki Balkan muharebesinde Yunanilerin icra etmiş oldukları gaddarane muamele diğerleri ile kabili kıyas olamaz.  Onlar merhamet denilen meziyeti maneviyenin kendilerinde katiyen mefkûd (yok olmuş) olduğunu her suretle isbat etmişler.  Tahrib edilen Yunan köylerine gelince, buna sebep de Yunanlılar tarafından vaki olan tahrikât olmuştur.  Komisyon Balkan ahvalinin istikbalinden katiyen emin olmadığını beyan ediyor.  Adaveti (nefret) milliye, kin ve münâferât  (nefret) o derece şiddetli ve esnayı harbde tarafeynin yekdiğerine karşı icra etmiş oldukları mezalim ve itisafat o derece müthiş ve acı bir tesir bırakmıştır ki Balkanların asayişi ancak dal üzerine konmuş kuş gibi muvakkat bir misafir gibi telakki edebiliriz.  Balkan meselesinin sureti katiyede hal edilmiş olduğuna kanaat hâsıl edenler bir gün acı bir hakikate karşı serfıru etmeğe mecbur olacaklardır.  Hükümet Osmaniye’nin geri çekilmiş olması Balkanlarda sulh ve mesalemetin istikrarına asla vesile olamaz.  Türklerin nazarı dikkatleri daima Rumeli kıtasına matuf kalacak, Bulgarların Yunanlılara karşı besledikleri müthiş şedavet ve münaferat Balkanları yeniden hûn (kan) ve cidal (mücadele) cevelangahı yapacaktır.  Harbin tehire uğraması her halde istihzaratın şiddetine delalet eyler.

Fen sahifeleri:

İNGİLİZ BAHRİYESİNDE AMELİ DERSLER

     Sahilin, nukât (noktalar) mühimmeyi bahriyenin müdafaası için vaz edilen torpillerin, lağımların ehemmiyeti günden güne artmakta olduğu için en ince teferruatının bu vazife ile mükellef olanlarca malum olması şart azimdir.  İşte bunu nazarı itibara alan İngiliz bahriye nezareti topçu zabitanın mümaresesi (alışkınlık) için Portsmouth’ta tesis edilen ameliyat mektebinde torpillerin, lağımların muhtelif vaziyetlerde konulabilmesine müsait ve etrafı camdan mamul oldukça vasi bir havuz inşa ettirmiştir.

     Bu suretle İngiliz zabitleri torpillerin sureti vaz ve refini (kaldırma) ameli bir surette bu havuzlarda görmekte, lazım gelen tetkikatta bulunulabilmektedir.

     Torpiller içerleri muvad (madde) infilakiye ile memlû (dolu) bir takım yuvarlaklardan imal edildiği için gerek tabakayı hariciyeden bir güna sızıntı vuku bulmaması ve gerek muvad infilakiyenin bozulmaması için hakiki bir dikkat gösterilmesi lazımdır.  Bu yeni sistem havuzda hali harpte vuku bulacak ameliyat muhtelife pek sahl (kolay) bir surette icra olunabilmektedir.  Bu havuzlardan cereyanların ve sair diğer        0486_0008_56_Page_06                 Avdet şahanede:  zatı hazret padişahı maiyet padişahaneleri ile.

bazı halâtın torpillerin mevkiini değiştirip değiştirmediğini ve matlub olan istifadeyi tadil eyleyip eylemediğini tetkik edecek olan dalgıçlarca da pek müfid (yararlı) tecrübelerde bulunabilmektedirler.

     Amerika taht el bahr’leri nerede temizletiyor? 

     Amerikalılar Panama kanalından ikinci bir istifade temin eylemişlerdir.

0486_0008_56_Page_06-2 Resmi tahlif:  harbiye nazırı paşa hazretleri yeni, genç zabitlerimizi tahlif (and içme) ederken.

Karilerimiz bu istifadenin neden ibaret olduğunu okurken Amerikalıların nagehani (aniden) vakalar karşısında ne kadar soğukkanlılıkla hareket ettiklerini ve ne kadar ameli düşündüklerini de göreceklerdir;

     1913 senesi teşrinisanisinden biri Panama kanalı methalinde bulunan Cristobel mevkiinde beş taht el bahr’den mürekkep hafif bir filo bulunmaktadır.

     Geçenlerde icra edilen mesayene neticesinde, suların sıcaklığından dolayı pek ziyade tekessür (çoğalma) eden nebatatı bahriyenin bu küçük sefain-i harbiyenin altlarını kâmilen istila ettiği görülmüş ve derhal temizlenmeleri lüzumuna karar verilmiştir. 

     Hâlbuki bu hususta istiamel edilecek olan Cristobal civarındaki Moon Hop havuzu meşgul olduğu gibi Balboa dokları da ancak 18 ay sonra etmam edilebilecekmiş.  Bunun üzerine Cut’daki büyük havuzlardan birinin istiameline karar verilmiş

0486_0008_56_Page_07  Dua: yâ rabbi ordumuzu daima muzaffer kıl.

ve 1914 Mart’ının sekizinde Amerika hafif filosu kanaldan mürur ile Gatun havuzuna dâhil olmuşlardır.  Fakat bu havuzlar gemilerin tamiri için inşa edilmediği için lazım gelen tertibatı ihtiva etmiyordu.  Bunun üzerine bu beş taht el bahr ile erzak ve mühimmat depoları olan Sovereign gemisini suyun haricinde bırakacak 28 metrelik bir kızak inşa edilmiş ve gemiler bunun üzerine vaz ile havuza ilka (bırakma) edilmiştir.

0486_0008_56_Page_07-2Geçit resmi:  yeni zabitlerimizle genç talebe başkumandan mefhamları huzurunda.

     Bütün bu tertibat iki hafta zarfında itmam edilmiştir.  Gemiler kızağa konduktan sonra havuzun yavaş yavaş suları boşaltılmış ve gemilerin karinelerinin tathirine (temizleme) başlanılmıştır.

     İşte tam bu sırada yukarıda işaret ettiğimiz bir hadise zuhur etmiştir.  Martın on birinde kanalda çalışmakta olan Deruğ makinelerinden birinin petrol hazinesi iştial (tutuşma) eylemiş ve makinenin teknesini fena halde zedelemiştir.  Bu halde makinenin hemen su haricine çekilmesi bir amir-i mühim teşkil ediyordu.  Bunun tamiri ise ancak taht el bahr’lerin bulunduğu sedde kabil olabilecekti.  Bunun için ise seddi tekrar suyla doldurmak lazım geliyordu.  Bu suretle taht el bahr’leri yüzdürmek gibi bir ameliyeyi müşküle karşısında bulunuyor demekti.

     İşte Amerikalılar böyle müşkül bir ameliyata girişmekten ise kolay bir usul tatbikine karar vermişler ve taht el bahr’ler nasıl denizin ka’rinde (derinlik) bulunabiliyorlarsa, lazım gelen ameliyatı yaparak sefineleri kızakların üstünde suyun altında bırakmağa karar vermişlerdir. 

     İşte bu suretle havuz suyla dolduğu zaman taht el bahr’lerin tekrar yüzdürülmesine ve ondan sonra bitekrar kızak üzerine çekilmesine hacet kalmaksızın deruğ’da aynı zamanda havuza idhal edilmiştir.  Makine konduktan sonra sedd’in suyu tahliye edilmiş hem bunun tamiratına, hem de taht el bahrlerin tathîrine (temizleme) başlanılmıştır. 

     İşte bu düşünce Amerikalıların ne kadar ameli bir adam olduklarını hakikaten isbat etmekte ve aynı zamanda kanal seddlerinden böyle mühim bir istifade temin edileceğini göstermektedir.

Y.Z.

BAHR-İ SEFİD

“Akdeniz”

Ezmine (çağlar) tarihiyeden beri, kendisini ihata (çevreleyen) eden milletler arasında daimi bir vesileyi niza (çekişme) ve ihtilaf olmuş.  Tarih-i harbin kayıt ettiği muharebatı bahriyenin belki en müthişlerine sahneyi cereyan teşkil etmiş olan bahr-i sefid yine birçok vakaya şahit olmak üzere bulunuyor.  Sırasıyla Finike, Kartaca, kadim Yunanistan, Roma, Venedik ve Osmanlı devletlerinin zir hâkimiyetlerine geçmiş olan bu deniz, kurun-ı vustadan (ortaçağ) kurun-i âhireye (yeniçağ) müruru isar eden (fiyat koyan) keşfiyatı cedide üzerine ehemmiyetini bir dereceye kadar zayi etmiş ve bir müddet için mevkiini bahri muhit atlasıye terk etmiş ise de Süveyş kanalının küşadı ve bu suretle Hind ve Aksâ-yı Şark (uzak doğu) yollarının açılması üzerine bütün o eski ihtişam ve azimetini tekrar iktisab ederek eskilerin ihlafı (yemin ettirme) arasında en mühim bir sahayı rekabet olmağa başladı.

     Bugün, denilebilir ki bütün Avrupa hükümetlerinin en büyük faaliyet siyasiye merkezini bu deniz teşkil ediyor.  Hiç bir karış sahili yoktur ki ekseriya ticari veya iktisadi, fakat bazen de siyasi ve kanlı mücadelata sahne olmamış bulunsun!

     Adriyatik’ten başlayalım;

     Evvelce hemen münhasıran Venedik cumhuriyetinin tahtı hâkimiyetinde bulunan bu deniz bu gün Avusturya ile İtalya arasında münaziün fihdir (hakkında çekişme olan).  Adriyatik üzerinde iddiayı hâkimiyet noktayı nazarından Avusturya’nın Triyeste’den Kataro’ya kadar tabii muhkem ve mudafiyesi kolay gayet güzel bir sahili, İtalya’nın ise birçok esbabı tarihiye ve milliye ile temin edilmiş münâfî-i mümtazesi (seçkin) var.  Filhakika Adriyatik sahillerini iskân eden ahalinin hemen ekseriyetini İtalyan milleti teşkil ettiği gibi, bu denizde seyir ve sefer eden gemicilerin isti’mal (kullanma) eylediği lisanda İtalyan lisanıdır.  Bu sebeple iki hükümet arasındaki esbabı rekabet pek kuvvetlidir.  Bilhassa en büyük vesileyi ihtilafı teşkil eden veya şimdiye kadar teşkil etmiş olan sahil kısmı, Karadağ istina (seçme) edildikten sonra, Avusturya ve İtalya’nın elman zir hâkimiyetine geçmemiş bulunan kısım, yani lafzı murad Arnavutluk hükümetinin yeddi işgalindeki kısımdır.  Bu iki hükümetten her hangisi Arnavutluk sahiline sahip olursa, diğeri üzerinde büyük bir tefevvuk (üstünlük) ticari ve sevk el ceyşi (strateji) temin etmiş olur.  Avusturya sahip olursa, Adriyatik’in şark sahili üzerindeki hâkimiyetini ikmal ederek, bu sahildeki limanların bütün ticaretini tahtı inhisarına alacak ve Balkanlarla gittikçe daha sıkı münasebeti ticariye peyda eden İtalya’daki “Puglia” eyaletinin inkişaf iktisadiyesine büyük bir darbe indirecektir.  İtalya sahip olursa, her iki sahile de hâkim bulunacağından Adriyatik’in anahtarını eline alarak medhale hâkim olacak ve bu suretle arzu ettiği zaman Avusturya filosunu gayet dar bir sahaya hapis edebilecektir.  İki hükümet arasındaki bu rekabete bir nihayet vermek için müstakil ve bitaraf bir Arnavutluğun ihdası düşünülmüş ise de her ikisi tarafından himaye edilen bu yeni garibeyi hükümetin idameyi mevcudiyeti hususundaki ümitlerin gittikçe azalması dolayısıyla bu çareyi hallin hiçbir kaideli netice temin edemeyeceği – resmen denilse bile – zımnen (dolayısıyla) kabul edilmiştir.

     Arnavutluk sahillerinden sonra menazi (niza) fih (içinde) olan bir de Karadağ sahilleri var.   Avusturyalılar, elan Karadağ’ın tahtı işgalinde olup Katon körfezinin ağızlarına hâkim bulunan Lepetane, Tepesni, Herceg bad abad işgal ederek Katon limanını temin etmek istiyorlar.  İtalyanlar ise Avusturya’nın, belki Adriyatik muvazenesini alt üst edebilecek böyle mühim bir üss-ül-hareke (karargâh) bahri tesis etmelerine bir türlü müsaade edemiyorlar.  Diğer taraftan Sırbistan’ın adriyatik’te bir menfez temini meselesi de var ki buna İtalyanlar müsaade, Avusturyalılar katiyen muhaliftir. 

     Adriyatik’ten İonian ve adalar denizine geçecek olursak burada bilhassa Yunanlıların ihdas etmek istediği birçok nukat menazi fehaya tesadüf ederiz.  Evvela Korfu kanalı ve uzaktan uzağa Avlunya’nın işgali meselesi var.  Yunanlılar Korfu kanalına tamamıyla sahip olmak istiyorlar.  Avrupa ise ancak bir kısmının hâkimiyetine müsaade ediyor.  Avlunya’nın Yunanlılar tarafından işgali keyfiyeti ise İtalya’nın derhal müdahaleyi faaliyetini intaç edecek kadar nazik bir meseledir.  Ba’de adalar denizi meselesi gelir.  Son Balkan muharebesinde dalgın anasıyla kolay birkaç muzafferiyetten gurur ve nahvetin (kibir) dereceyi kusvasına (en yükseği) vasıl olan Yunan hükümeti, bütün bu denizi adeta kendi malikânesi addetmek istiyor.  Diğer cihetten hükümeti Osmaniye Çanakkale boğazlarının emniyetini istihsal ve Anadolu’nun selametini temin için her fedakârlığı icraya karar vermiş, bütün faaliyet siyasiyesini adalar denizinde hâkimiyeti Osmaniye yi yeniden tesis cihetine atıf ediyor.  Osmanlılar için Midilli ve Sakız adalarını işgal ile adalar denizinde hâkimiyeti bahriyeyi tesis etmek artık bir hayat ve memat meselesi halini almıştır.  İtalyanlar da Trablusgarp muharebesi esnasında muvakkaten işgal eyledikleri on iki adayı, Lozan muahedesi ahkâmının güya henüz Türkiye’ce tamamen tatbik edilmemiş olduğu şartını ileri sürerek hala tahliye etmek istemiyorlar. 

     Adalar denizinin en ruhlu mesailini teşkil eden bu mesail yanında ikinci dereceyi ehemmiyeti haiz birçok meseleler daha vardır.  Mesela Bulgarlar adalar denizinde bir limana sahip olmak ve bunun için Selanik’i veya hiç olmazsa Kavala’yı elde etmek istiyorlar.  Diğer cihetten Avusturyalılar yarım asırdan beri Selanik’e göz dikmişler, şark ticaretlerinin temini inkişafı için er geç bu mühim merkezi iktisadiyi işgal etmek ümidini besliyorlar.  Rusya’ya gelince.  O da boğazları açarak açık denize çıkmak hülyasından hala vazgeçemiyor.

     Bahri Sefid’in şark sahilleri daha başka rekabetlere sahayı tesadüm (çarpışma) teşkil ediyor.  Bütün düveli muazzamanın bu havalide bir birine zıt münafi (zıddıyet) var.  Bilhassa Anadolu bütün inzarı (geciktirme) ihtirası celb ediyor.  Ruslar Kafkasya’dan şarki anadolu’ya inmek, İngilizler Kıbrıs dan Suriye ye atlamak, Fransızlar Lübnan’da yerleşmek ve nihayet İtalyanlar Antalya ve havalisinde münafi mümtaze (özel haklar)  temin etmek istiyorlar.  Almanlar ise…

     Bahri Sefid’in Afrika sahillerinde evvela Mısır’a tesadüf ederiz.  İngiltere’nin buradaki işgal muvakkatı (geçici) kendisi için gittikçe daha daimi ve daha esaslı ve Mısır milliyet perveranı için günden güne daha mizaç ve daha tahammül fersa (tahammül edilemez) bir şekil ve mahiyet iktisab ediyor.  İngiltere için Mısır demek Bahri Ahmer’in (Kızıldeniz) kapısı, yani Hinde (Hindistan) giden en kısa yolun bekçisi demektir.  Bu sebeple Süveyş ile Port Said İngiltere’nin şah damarı mesabesindedir.  Fakat İngiltere Mısır’ın tahliyesini aynı zamanda Avrupa’ya karşı taahhüt ettiğinden Mısır meselesi yalnız bir – müstemleke meselesi değil, belki aynı zamanda bir Avrupa ve bir Bahri Sefid meselesidir.

     Daha sonra Trablus ve Bingazi’ye serveti milliyesinin milyarları bahasına yerleşmeğe çalışan İtalya ile muazzam bir Afrika imparatorluğu hülyası peşinde koşan Fransa gelir.  İtalya’nın Trablus’a yerleşmesi bir taraftan İngiltere’yi diğer taraftan Fransa’yı izaç etmekten halî kalmıyor.  Filhakika Bahri Sefid’e gömülmüş gibi bir vaziyette bulunan İtalya bu yeni müstemlekeyi elde etmek suretiyle Bahri Sefid’deki mevkiini fevkalade tahkim etmiş bulunuyor.  Bu müstemlekede tesis edeceği bir iki üss-ül-hareke (karargâh) ile ve Sicilya’daki kuvvetli harp limanları vasıtasıyla icabında Bahri Sefid’i ikiye ayırmak iktidarına haiz bulunacaktır.  Diğer cihetten Fransa’nın Tunus müstemlekesi de İtalya ile Fransa arasında daimi bir menbagı ihtilaf halinde bulunuyor.  İtalyanlar bu müstemleke üzerinde tarihi bir hak iddia ettikten maada bunun ilk fırsat zuhurunda ilhakını, Sicilya adasının ve Trablus’un selameti noktayı nazarından elzem addediyorlar.  Nihayet az çok Fas ile alakadar görünen İspanya menafi de var.  Bu devlet denizde zayıf olmak hasebiyle şimdilik bu hususta büyük bir rol oynayamıyorsa da, ileride mevkii bahrisinin takviyesiyle ve bir iki zorlu müttefikin vaad muavenetiyle Fransa’ya karşı sesini biraz fazlaca yükselte bilmesi ihtimali gayri varid değildir. 

     Bu kadar muhtelif ve bir birine zıt menafin, bu derece şedid rekabetlerin sahayı tesademi (çarpma) olan Bahri Sefid belki pek yakında kanlı bir muharebeyi bahriye ye sahneyi cereyan olacaktır.  Acaba bu günkü harbi umumi bu mesailin hiç olmazsa büyük bir kısmını hal edecek midir?  Burasını yalnız zaman söyleyebilecektir.

Ş. B.

TÜRKİYE – İTALYA HARBİNİN

Deniz safhaları

     Karilere:  bu makaleler İngilizceden tercümedir.  Yazanın bir bahriyeli olduğu kalemin sevk ve idaresindeki tarz ve ikfâneden (ses uyumu) istidlâl (ispat) edilebilir.  Bir İngiliz’in noktayı nazarını aynı tercümede muhafaza ederek kendi mütalaatımızı tahşiye (yazma) ile iktifa eyledik.  İstihzarat harbiye yi icmal eden birinci makaleyi de büsbütün tayy (sarma) ettik;  kariler, Türk ve İtalya kuvveyi bahriyesini mecmuanın kısmı mahsusasında görmüş ve göreceklerdir. 

ADRİYATİK HARAKÂTI ASKERİYESİ

     İlk ateşin, İtalya tarafından Bâb-ı Âli’ye verilen ültimatom müddetinin inkizâsından (bitiminden) birkaç saat sonra, yani efrenci Eylül’ün (miladi Eylül) 30.cu günü sabahı açılmış olduğu anlaşılıyor.  Arnavutluk sahilindeki Türk kuvveyi bahriyesini imha ederek muharebeye başlamak vazifesi, İtalya Başkumandanı tarafından amiral Dük de Roberoz’a tevdi edilmiş idi (1).  Dük’ün idaresindeki Adriyatik filosundan tefrik edilip Marko Polo zırhlısı ile kruvazörlerden ve bir de filotilladan mürekkep olan müfreze, efrenci Eylül’ün 29.cu Cuma günü sabahı Taranto körfezini terk ederek Arnavutluk sahiline gelmişti.  Ültimatom müddeti bitmeden bu kuvvet, Preveze önünde harbe hazır bir halde bulunuyordu.

     Bu sahilde bulunan Türk torpido botlarının Preveze limanında tecemmu (toplanma) ettikleri anlaşılmıştı.  (2)  torpidoların, Yanya vilayetinin en cenup noktasında kâin böyle bir limanda tahaşşüdünden (toplanma) maksat ise, İtalya ticaret bahriyesine sekte iras (verme) etmekten ibaret idi (3).  İtalya amirali, bu gibi teşebbüsleri men etmek için teşebbüsat lâzımeye tevessül etmek üzere hükümetinden talimat almış ve rakip olduğu (Viktor Pijani) zırhlısından hükümetine gönderdiği ilk raporda harekâtı harbiyesini şöyle icmal eylemişti; 

0486_0008_56_Page_10                       Sevgili dretnotumuz YAVUZ:  23300 ton sürati; 28.4 – 28, makine kuvveti 86000 beygir kuvveti.  

     <<…. 30.Eylül sabahı Preveze önüne muvasalat ederek limanı muhasara altına aldım (4).  Saat üç’de, filotillalara kumanda eden zabitan iki Türk botunun limanı terk ettiklerini işaretle bildirdiler.  Bir filotilla, limandan ilk çıkan Osmanlı torpidosunu takibe koyuldu.  Bu sefine şimale doğru firara çalışıyordu.  Bu torpido ile filotilla arasından hafif bir mermi teatisinden sonra (5) torpido sahile doğru yol vererek iştial (patlama) alevleri içinde karaya oturdu.  Atıl kaldı.  İki muhrip vasıtasıyla takip edilen ikinci Türk botu, herhangi bir hasara tahammül edemeyerek hemen Preveze’ye avdet eyledi.  Muhariplere kumanda eden zabitana, yapmış oldukları manevraların mükemmeliyetinden dolayı telgrafla beyanı memnuniyet ettim.

     Preveze limanını en evvel terk ederek İtalyan muhariplerinin mermileri ile tutuşan ve karaya giden Türk torpidosunun, (Tokat) ve keza Preveze’ye firar ederek İtalyan muhribleri tarafından gark (batış) edilen Türk sefinesinin de (Alpagot) isminde bir torpido bot olduğu bilahare anlaşılmıştır.

••

     1 – Preveze Antalya ve Tokat torpidoları, Reşadiye’de Alpagot torpidosiyle Trablus yatı var idi.

     2 – bu tecemmi, harbi değildi.  Preveze öteden beri Türk filolarının Adriyatik geştügüzarlarına (gezme) üss ül hareke (karargâh) olmuştu.

     3 – ne Preveze komodoru ne de bahriye nezareti böyle bir tasavvurda bulunmamıştır.  Torpidolar, 30 Eylül sabahı Reşadiye’ye kaçmak için emir bile almış idiler.

     4 – bu muhasara alelusul mahalli hükümete tebliğ edilmemiştir.

     5 – bu Türk torpidosu bir tek mermi bile endaht etmemiştir.  Amiral resmen yalan söylüyor.

     6 – birinci torpido, filhakika Tokat’tır.  Bu devri Hamidi’de İtalyanlar tarafından inşa edilen sekiz sefineden biridir.  Preveze’de komodoru, büyük bir hatayı fen harbi olmak üzere, torpidonun süvarisine, ahvali siyasiyenin nezaketini ve ültimatomun tevdiini bildirmeyerek yalnız, Reşadiye limanına gitmelerini emir etmişti.  Tokat, bu emri harekât mesahiyeden biri olmak üzere telakki etmiş ve hatta gemiyi harbe dahi hazırlamamıştı.  Limandan çıkıp da karşıdan dört kıta cesim muhribin gelmekte olduğunu gördüğü zaman, tentesi yerinde ve cephanesi cephanelikte bulunuyordu.  İtalyanlar, ikinci ateşte bota bir mermi huzmesi isabet ettirdiler.  Bot bil mecburiye karaya gitti.  İçinden birkaç şehit ve birçok mecruh vardı.  Bunlar bilahare perişan bir halde karadan Preveze’ye gelmişlerdir.  Amiral Dük de Roberoz’un abluka tesisinden hükümeti mahalliyeyi haberdar etmemesi tıpkı İtalya’nın resmen ilan edilmemiş olmasına benzer.  Mamafih hiçbir hal yoktur ki Preveze komodorunun ölüm uykusuna müşabih (benzer) olan lakayıdiyesi mağdur ve meşru göstersin.  Sefinelerden ikincisi Alpagot değil, Antalya torpido botudur.  Alpagot, Reşadiye limanında idi.  Antalya, Tokat ile beraber seyre hazırlanamamış olduğundan Preveze’yi ondan biraz sonra terk etmiş ve binaenaleyh, limandan çıktığı vakit, arkadaşını İtalya mermilerinin altında bulmuştu.  Onun yardımına gitmenin bir cinnet olacağını mülahaza ederken Tokat’ın karaya gitmesi üzerine bil mecburiye geri dönerek Preveze’ye girmiş ve sonra gidip Tokat’ı kurtarmış, Preveze’ye getirmiştir.

     1- bu satırda, erkânı Harbiyelerimizin harp şubeleri için alınacak mühim bir dersi sevk ül ceyşi vardır.

     2 – bu liman Preveze değil, Reşadiye limanıdır.  Oradaki harekâtı harbiye başkadır.

     3 – Reşadiye limanında.

     4 – Trablus yatı.

     5 – Reşadiye’de kale falan yoktur ki ateş açsın!

**************************

     Muhribi, refakatinde zabt edilmiş bir yat bulunduğu halde Taranto limanına gelmek üzeredir.  Elbityo namındaki muhrip dahi Rum taifeli bir gemiyi zabt etti.  Bu sefine şimalden Preveze’ye doğru geliyordu.  İçerisinde beş Türk zabiti ile 162 efrad ve küllü mühimmat ve buğday bulunuyordu.  Ne zabitan ve efradın, ne de sefaince bir hasarımız yoktur. (1)

     Arnavutluk sahiline memur edilen Türk sefaini Ansalda Cruso sisteminde olup torpido bot muhribi olmadıkları zan olunur.  Mezkür torpido botlar 165 – 116 tulundedirler ve torpidolarından maada ufak toplara malik idiler.  Osmanlı bahriye nezareti tarafından mezkûr botların bu sahillere memur edilmesinden maksat ise münhasıran kaçakçılığın menini teminden ibaret idi.  diğer botların dahi Komaniçe Reşadiye açıklarında tahrib edildiği rapor edilmişti.  Bunlardan 6 – 8 tanesi sahil üzerinde bulunuyordu. (2)  Zabt edilmiş olan yatın Trablusgarp olduğu bildirildi.(3)  Aynı günde Preveze limanı açıklarında icra olunan harekâttan maada şimale doğru giden bir nakliyenin Marko Polo fırkası tarafından zabt edildiği rapor edildi.

     Bilahare neşir edilen nim resmi bir nota Sabah ve Neva nakliyelerinde esir olan Türk zabitanının tahliye sebepleri icra edilmek üzere olduğu gösteriyordu.  İşte bu suretle, Dük’ün filosu, bazı küçük muzafferiyetler kazandı.  Bilahare, İtalyanların Arnavutluğa çıkmaya tahşim edişlerinin, Avusturya’ca hiddet ve heyecanı mucib olduğundan İtalya efkârı umumiyesinin hilafına olarak 6.Teşrinievvel tarihinde sahil mezburede (adı geçen) gezen sefain geri çağırıldı.  Bunun üzerine, İtalya sahil ve sefaininin Türk hücumundan muhafazası için planlar ihzarına (çağırma) teşebbüs edildi.  Nakliye sefaininin zabtı dolayısıyla bir müsadereyi bahriye komisyonu tesis olundu.  Dük Dezabros, filosuyla Arnavutluk limanlarını taradıktan sonra, kuvvetinin büyük bir kısmını Yunan denizine tahsis eyledi ki Teşrinievvel nihayetlerine doğru kuvveyi mezkürenin Seriğo ile Girit arasında dolaştığı rapor ediliyordu.

**************************

     1 – Vaktiyle 1866 tarihinde, Lisa adası önünde son derece mucib ar ve hayâ bir tarzda mağlup olan İtalya amirali Persano resmi raporunda muzaffer olduğunu bildirmiş ve İtalya bilad cesimesi bir gün bir gece şenlikler yapmıştı.  Lakin sonra hakikat bütün fecaatiyle tezahür edince bu şehir aynlar, divanı harbleri, zindanlara, cehennemlere tahvil eylemişti.  Şimdi de Dük Dezabros’un persano fasılasına mensup olduğu tayin ediyor.  Resmen alenen harp etmeyerek düşmana ale-l-gafle (dalgınlık) ilk fiili darbeyi vurmaktan ibaret olan Japon usulünü İtalyanlar pek Zebûn-küşane (zayıfı ezen) bir surette tekrar etmişlerdir.  Dük’ün filosu için, Preveze de bir bot batırmak ve Reşadiye’de bir yat esir etmek asla bahis-i şeref değildir.  İtalyanlar, o sırada Beyrut’tan avdet etmekte bulunan Türk ana filatillosu hücuma cüret edememişlerdir ki bu ana filo, ancak iki eski zırhlı ile iki muhafazalı kruvazör ve sekiz muhripten mürekkepti.  Harpten haberdar olmayan iki küçük bot’u gark etmeyi büyük bir zafer addeden İtalyanlar için bu filoya hicap etmemek, hiçbir zaman bir eseri mürüvvet telakki olunamaz.  Mehaza bütün bu mülahazat, harbe hazır olmamaklığın netayiçi necibesi karşısında, meyusane bir surette eriyip gitmeye mahkûmdur.

     2 – İki kıtadır.

     3 – 1327 Tarihinde Osmanlı bahriye nazırı bir yat filosu tesis etmek fikrine düşmüştü.  Bu yatlar anlaşılan, kaçakçılık hususatına tahsis edileceklerdi.  Beş altı kâtibesi mubayaa edildiği gibi birkaçı da mubayaa edilmek üzere haliçte yatıyordu.  Bereket versin harp çıktığında yat filosu ile sahil müdafaasının ne kadar başıbozukça bir iddia olduğu tezahür etti.  Kuvveyi bahriyede esas ana filodur.  Ana filonun, hâkimiyeti bahriyeyi temin edecek dereceyi satvete çıktığı güne kadar, küçük sefainin muhrip ve botlar müstesna verilen paralara yazıktır.  O zaman görülür ki ana filo mahfuz limanlarda kalmış ve o küçük ve ancak sulha yarayan gemiler birer birer mahvı ve nâ-bûd (yok olan) olmuştur.  Biz bu felaketi fiilen tecrübe ettik, bir musibet, bin nasihatten yeğ ise, artık hataları tekrardan vaz geçeriz. 0486_0008_56_Page_11-2

Yavuz dretnotumuzun arkadan görünüşü: 10 adet 28 santimetrelik, 12 adet 15 santimetrelik, 12 adet 8,8 santimetrelik toplarla mücehhez olduğu gibi müteaddit projektörler ve torpido kovanları mevcuttur.

 

Mazi-i karib elvahından

PRENS DE NAPOLİ SULTANİYE VAPURUNDA

     Kış geliyor idi.  herkes sobasını tamir ettirmek için sobacılara müracaat ettikçe sobacılar, borulara yüksek fiyatlar istiyorlar idi.  Müşteriler, canım bir boru yüz para idi.  Bu sene fiyatın böyle fırlamasına sebeb ne?  Dedikçe sobacılar da bilâ perva “hay efendim! İşitmediniz mi donanma barabet (parapet) usulüne tahvil ediliyor.”  Cevabını veriyorlar idi.  müşterilerin çoğu soba borusunun tezayüd (çoğalma) fiyatına illet olarak serd edilen bu cevaptan bir şey anlamamakla beraber istihnahine (hakikat) lüzum görmüyorlar idi.  fakat bazı meraklılar “ne demek?  Soba borusunun fiyatı ile donanmanın barabet usulüne tahvili arasında ne münasebet olabilir?  Diye taammuk (derin) mesele edince sobacı <zırhlıların bacaları çok saç sarfına lüzum gösteriyor.  Fabrikalar tersaneye aldıkları siparişlerle meşgul bulunuyorlar.>  cevabıyla güya izahat vermiş oluyor idi.

     Donanmanın barabet usulüne tahvili birden bire tatil edilip de muahharen (sonra) teçhizatı askeriye nezaretinin tavassutu ile celb olunan (Ansaldo) fabrikası mühendisleri ve işçileri tersaneye geldiği zaman sobacıları ve bu mübalağalı olan bu mazeretlerinin sahte bir dereceye kadar meydana çıkmış idi.

     Bahriye nazırı çalımına getirip donanmanın berabat usulüne tahvili iradesini istihsal eylediği bir zamanda Sultaniye vapurunun da tamirini ikinci bir maruzat ile istizam etmiş idi.

     Vaktiyle Mısır valisi Simid paşa merhum tarafından makamı maalli saltanata takdim ve ihda kılınan ve elyevm Hidiv-i Mısır hazretlerinin rükûbuna (binmek) mahsus elmahruse vapurunun eşi olan sultaniye vapurunun tamiri herkesde “hakan sabıkın bir seyahatı bahriye ye teşebbüs etmek niyetinde bulunduğu zehabını tevlid eyler.”  Mülahazasıyla bahriye nazırının bu istizanı (aydınlanma)   cevapsız bırakılmamıştı.

     Aradan bir müddet geçtikten sonra şimdiki İtalya kralı hazretlerinin vali ahidlik hengâmında Der saadete gelip buradan Köstence’ye gideceğine dair muhabereyi resmiye cereyan eder.  Hakan sabık <bahriye nazırı sultaniyesini hazırlasın> iradesini isdar (çıkartma) eyler.  Tersanede bir faaliyet başlar;  Kazanın mukavemetini tezyid için bunu bir çimento tabakasıyla ihata ederler.  Teknenin bir iki şaçı değiştirdiler, her taraf mükemmelen telvin (boyama) edilir.  Hususi hanelere götürülmüş olan yemek takımları, döşemeler, muvakkaten iade olunur.  Elhasıl sultaniye hazırlanır.

     O senelerde İstanbul’a anarşistler dadanmış idi.  Pürnes Donapel büyük bir takayyüd (bağlanma) altında İstanbul’daki ziyaret müddetini ikmal ettikten sonra kemali emniyetle sultaniye ye irkab edilir.  Köstence’ye müteveccihen yola çıkarılır.

     Vapur ümit edilmiyecek bir süratle yol alıyor idi.  İstanbul’dan yevm müfarekat (ayrılma) akşamı gece yarısından sonra dehşetli bir öküz bağırması herkesi uykudan uyandırdı.  Yerinden fırlattırdı.  Pernis vapur mürettebatının et tâyini için alınmış olan canlı öküzlerden birinin bağırdığını zan eder.  Birçok kimselerde aynı zannı hâsıl eylerler.  Fakat vapurun müstahdeminin asliyesi sefinelerinde öküz olmadığını bildikleri için meraka düşerler etrafı araştırırlar ve vapurun süratini hayliden hayliye tenkis ederler.  Nihayet çarkçı başı öküz sesinin mahiyetini keşif eder.  Sultaniyenin her iki tarafından büyük bir irtifa ile çıkmış olan davlumbazların mesnetleri çürümüş, bütün sıklet, şaft yatağına yüklenmiş.  Devrin yardımıyla şaftlar kızıyor, inbisat (genişliyor) eyliyor.  Delik ve temas artıyor, bu garip ses hudus’a (meydana gelmek) gelir.

     Geceleyin biraz tevkifle şaft biraz tebrid (soğutma) edilip bade yarım yolla bu bağırmanın izalesine muvaffakiyet el verdi ise de gündüzün yarım yolla gitmeğe prens itiraz ediyor ve tam yol verince yavaştan yavaşa öküz sesi çıkmağa başlıyor ve sema hıraş ses çıkınca vapuru tevkife mecburiyet hâsıl oluyor idi.  nihayet prens hazretleri de işin farkına varıp sebebini sual edince “şaft kızıyor, gliserin kalmamış” cevabıyla tevili hakikat edildi.  Bu andan itibaren sultaniye vapuru mehaza öküzü bağırtmamak için Köstence’ye kadar yarım yol ile gitti.  Prens selametle Köstence’ye çıkarıldı.  Süvari ve mihmandarlar büyük birer nefes aldılar.  Avdette büyücek bir fırtına çıkmış idi.  Böyle bir vapura mühim bir zat irkâb (bindirme) edildiğine hiddet etmekte olan süvari efradın eline baltaları verip vapurun davlumbazlarını parçalattırdı.  Rekûb (binek hayvanı) hükümdariye mahsus sultaniye vapuru boğaz içinden girdiği zaman çıplak pervaneleriyle insana ilk bahar gemisini derhatır ettiriyor idi.

Mahmut Muan     0486_0008_56_Page_14-2                    Midilli kruvazörü:  cesameti 4500 ton, sürati 28 mil, makine kuvveti 29900 beygir kuvveti.

 0486_0008_56_Page_14-3Vatan için:  İstanbul un efradı.

0486_0008_56_Page_15-2 Asker olanlar silah başına:  seferberlik için ta’lik olunan levhalar

0486_0008_56_Page_15-3Moratoryum münasebetiyle:  banka Osmanlı İstanbul şubesi önündeki izdiham

BAHRİYE HAVADİSLERİ

*****************************

Japonya

     İhtilaslar münasebetiyle – Japonya bahriye nezaretinde vukua gelen ihtilaslar münasebetiyle geçenki nüshalarımızdan birinde, bir amiral ile bir yüzbaşının kürek cezasıyla beraber mühimce bir cezayi naktiye ye mahkûm olduklarını yazmıştık. 

     Ahyaren (fazilet) varid olan haberlere nazaran diğer beş bahriye zabiti daha kürek cezasına mahkûm olmuş ve bahriye nezaretinde bazı tebeddülat vukua gelmiştir.  Bu cümleden olarak sabık reis-i vükela Amiral “Yamamoto” ile sabık bahriye nazırı Amiral Sayto tekaüt edilmiş ve bahriye müsteşarı kontr Amiral Takarabo muvakkaten açığa ihraç edilmiştir.

İTALYA

     Yeni gemilerin isimleri – İtalya kralı, inşa edilen yeni gemilere verilecek isimleri tayin eden emirnameyi imzalamıştır.  Emirnameye nazaran, Cenova, Livarno ve Castello Maro tezgâhlarında inşa edilmekte bulunan dört drednot’a, Karaçiçiyolu, Kristoforo Kolombo, Marka Netonyo Colonna ve Françesko Morosiyoni isimleri verilmiştir. 

     Ansaldo tezgâhlarında inşa edilmekte bulunan dört keşşaf kruvazörüne Carlo Mirabollo, Carlo Alberto, Rakiyo Avgosto Riboti isimleri;  Sipeçya tezgâhlarında inşa edilecek olan üç taht el bahr’e, Pietro Mikaka, Galvani, Toriçelli isimleri.

     Aksayı şerife mahsus olarak inşa edilen top çekreh Ermanto Carlotto isimleri verilmiştir.  İnşası mükerrer  bulunan diğer taht el bahr’larla torpido muhriplerine henüz bir isim verilmemiştir.

İTALYA

     Yeni bir dretnot – geçenlerde Almanya’da yeni bir dretnotun rui deryaya tenzili merasimi icra edilmiştir.  Pürnes Hanri bu münasebetle bir nutuk irad etmiş ve iki zırhlıyı kron pirinç veliahd namıyla tevessüm etmiştir.  Kron pirinç zırhlısı, filodan açığa ihraç edilen (Brandenburg) zırhlısının yerine kaim olacaktır. 

     Bahriye ihtiyat zabitleri – bahriye ihtiyat zabitlerinin ameliyatı fenniye ile daha uzun müddet temasta bulunabilmeleri için bir sene imtidad edecek bir gönüllü hizmeti ihdas edilmiştir.  İhtiyat zabitanı bu müddet zarfında hususi bir tazminatı nakdiye alabileceklerdir.

FRANSA

     Yeni taht el bahr’ler – 1915 senesi bidayetinde Rüşfur tezgâhlarında iki büyük taht el bahr vazi esas icra edilecektir.  Bunların her ikisi Yüsel sisteminde olup 870 er tonilato mai mahrecinde bulunacaklardır. 

     Bir torpido muhribinin resmi tenzili – geçenlerde Tulon tersanesinde kumandan Lukas torpido muhribinin resmi küşadı icra edilmiştir.  Kumandan Lukas Tırafalgar muharebeyi meşhuresi esnasında İngiliz amirali Nelson’un mevtini intaç eden mermiyi atan Rodotabl zırhlısına kumanda etmiş ve Napoleon Bonapart tarafından fevkalade tatir edilmiş bir bahriye miralayının ismidir.

     Kumandan Lukas torpidosu 78 metre tulunda 4 torpil kovanıyla vaki adet 65 santimetrelik topla mücehhez bulunacak ve 30 mil sürate malik olacaktır          0486_0008_56_Page_18-2              Moratoryum münasebetiyle:  galata da winer bank verien.

 

Köylü ile Konuşma

Öz kardeşim köylüler! Sizinle her hafta az, çok konuştukça ferah duyuyoruz, siz bizi can kulağıyla dinliyorsunuz da söylenen sözlerimiz de boşa gitmez, sevinç günleri, yas günleri hep sizinle anlaşmak, dertleşmek isteriz.

Geçen hafta İngilizlerin nasıl kahpece gemilerimizi zapt ettiklerini söylemiştik bu hafta o kederi giderecek başka bir haber vereceğiz. Allah dini İslama zeval vermeyecek. Allah yardımımıza yetişti. Hükümet babaca, kahramanca yurdu Almanya’dan gayet büyük bir yılmaz ile gayet yürük bir zırhlı kruvazör satın aldı. Açılan zararı elhamdülillah kapattık. Var olsun din için vatan için çalışanlar.

Doğru ise Almanya bu gemileri bize satmakla iyi bir dost olduğunu anlattı. Müslümanlara, Türklere dostluk edenler daima dostluk görürler, mertlik görürler.

Ey kardeşlerimiz bu haberimiz sizi sevindirdi değil mi? Cenab-ı Allah inşallah daha çok yüzümüzü güldürecek. Yalnız biz din için vatan için çalışmaktan hiçbir gün geri kalmayalım. Bu yoldan yürür ve yüzümüzü çevirmezsek Cenab-ı hakta her dileğimizi ihsan buyurur.

Donanma cemiyeti size bu sevinçli haberi ulaştırdığından dolayı vazifesi ifa etmiş oluyor. Sizden de yılmazlarımızın çoğalması için her vakit olduğu gibi dişinizden tırnağınızdan attırabildiğiniz kırkar paracığı her ay vermenizi diliyor.

Donanma

 tercüme: Birsen Sezgin

 

Hilal-i Giryan [*]

Aldım haber ey vatan geçende

Düşman seni darba cüret etmiş;

Sevdim seni galibiyetinde,

Mağlup isek eylerim perestiş!

 

Tahkire vatan seza değildi

Katlandı başında tac-ı milli,

Göğsündeki cerihasıyla şimdi

Alkış değil istiyor teselli!

 

Ağlar vatanın şiyab ve şiyabı

Her sinede saplı kanlı mızrak:

Setr eylemez bu zahm-ı ayıbı

Gönlü bize olsa mavi bayrak!

 

Biz matem-i züll içinde, düşman

Mecnun-ı zafer ve mest-i cünûndur.

Mağrur oluyor cerâiminden

Kem küşte-i şadi­-i cünûndur.

 

Mescitleri yıktılar ayakla

Çiğnendi minareleri, dirîga!

Müminleri kovdular dayakla

Kandiller edildi cam-ı sahbâ

 

Artık o zavallı Rumeli’nde

Öksüz gibi kaldı şimdi her yer:

Bir asıfe-i memat içinde

Ağlar dereler, ağaçlar eğilir

 

Ecdadımız Asya’dan geçerken

Ahfâdını ayn-ı hasede sandı;

Bu şüphe geçen ki harbimizden

Toprakta kemikleri utandı.

 

Hiç kimsede kalmamış ümit

Her zahmını dest-i yeis bağlar,

Bu kes vatanın içinde şimdi

Afakî, seması, haki ağlar!

 

Herkes biraz ayıp ve zillet aldı

Balkanlara kan kusan oyundan;

Osmanlılığın ne farkı kaldı

Cellâdına yalvaran koyundan?

 

Ey Türk yüreğinde şimdi gizle

Bir hissî ki kandır ibtisamı:

Dimağınla, demekle, kan terkle

Her an bile tig-i intikamı!

 

Cenap Şahabettin

Tercüme: Birsen Sezgin

 

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.